Aşk ve Yanlızlık Konulu En Güzel Şükrü Erbaş Şiirleri

Ünlü edebiyatçı ve son dönem şairlerinden olan Şükrü Erbaş'ın en güzel şiirlerini deledik. İşte duygu dolu kısa ve güzel Şükrü Erbaş şiirleri...
Aşk ve Yanlızlık Konulu En Güzel Şükrü Erbaş Şiirleri

En Güzel ve Kısa Şükrü Erbaş Şiirleri

Şükrü Erbaş 7 Eylül 1953 yılında Yozgat’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Yozgat’ta tamamlayan Erbaş, yüksek öğrenimini Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde tamamladı. 1987 yılında üniversiteden mezun olan Erbaş, bu zamandan sonra kendini edebiyata verdi. Şükrü Erbaş günümüze kadar birçok eser üretti. Bu içeriğimizde sizler için en güzel ve kısa Şükrü Erbaş şiirlerini derledik. Aşağıda Şükrü Erbaş aşk şiirleri, Şükrü Erbaş yanlızlık şiirleri ve Şükrü Erbaş aşk sözleri sizleri bekliyor. 

İşte Şükrü Erbaş'ın en popüler 15 şiiri...

1. Ağaran Bir Suyum

Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı

Kadınlar gittikçe daha güzel.

 

Güneş daha hızlı adımlıyor gökyüzünü

Sular daha soğuk, rüzgâr daha serin.

 

Eskiden her konuda konuşurdum istekle

Bir geniş gülümsemeyle dinliyorum şimdi.

 

Büyük yapılar, ışıklı çarşılar bitti

Ara sokaklara salaş kahvelere gidiyorum.

 

Kurtulmak için çırpındığım çocukluğu

Yeniden öğreniyorum çocuklardan şaşarak.

 

Bütün sesler çın çın bir yalnızlık oluyor

İçimden geçenleri söyledim sanıyorum.

 

Birisi bir şarkı söylemesin kederle

Tenimde bir titreme, kirpiklerimde buğu.

 

Kısa söz, basit eşya, kedi sevgisi

Aktıkça ağaran bir suyum zamanın ırmağında.

 

Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı

Kadınlar daha güzel, kadınlar daha uzak...

Şükrü Erbaş Şiirleri


2. Aykırı Yaşamak

Geriye dönerek yanıtlıyoruz birbirimizi

Bir destek aranır bir güç alırcasına

Dönerek ikide bir anıların ülkesine..

Alnımızı gererek konuşuyoruz, kaşlarımızı

Bir ince eğimle siper edip bakışlarımıza

Çok iyi bildiğimiz bir duyguyu

- O biraz yenilgiye biraz ezikliğe benzer

Ortak yaşadığımız sızım sızım -

Saklamaya çalışıyoruz birbirimizden.

 

Uzun uzun susuyoruz sözün kıyılarında

Hangi kapıyı aralasak bir uzaklık esiyor

Hiçbir düşünceyi sonuna dek götüremiyoruz.

- Böyle belirlenmiş sınırlar içinde

Bir iç denetimle, bir dış denetimle

Konuşmak da eski tadını yitirdi -

Düşler kuruyoruz yeniden gelecek üzerine

Kaldırıp kirpiklerimizi ayak uçlarımızdan

Dağlara bakıyoruz, ufuklara, bulutlara

- Ah, o insan yüreğinin değişmeyen tutkusu -

 

Bir güncel sesle sonra, çirkin ve çiğ

Bir kirli görüntüyle hayata ilişkin

Dönüyoruz gerçeğin o kalın çizgisine..

Yeni yeni yaşamlar kuruyoruz ödünler vererek

Aklımızda yüzlerce geçerli açıklama:

"Yaşamak zorundayız nasılsa, iyidir

Hiç yoktan var olmak" adına

Karşı çıktığımız ne varsa yapıyoruz hepsini.

Bir kan pıhtısı gibi yarada kuruyan

Binlerce uyuşturucu merhemle donuyor kalbimizde

Anılar, inançlar, incelikler, düşler…

Şükrü Erbaş Şiirleri


3. Aynı Yürek Lekesi

Babam gelirdi ve akşam olurdu.

Bahçedeki akasya ağacı

gün boyu biriktirdiği kuşları

Birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza.

Siyah-beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam.

Kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi.

Ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım.

Yalnızca gaz lambasıyla konuşan

bir diş gıcırtısıydı babam.

Kapılar titreyerek açılır, titreyerek kapanırdı.

Tanrıyı ve uzun konuşanları sevmezdi hiç.

Babamdan yapılmış bir korkuydu dünya.

Ben o zamanlar yalnızlığı gece sanırdım.

Ne kadar susarsa o kadar terlerdi.

Boncuk boncuk döktüğü ter,

hep uzağından geçen kadınların

İçinde göveren gözleri miydi?

Babam en çok kışa yakışırdı.

 

Bütün oyunlarımız

başkalarının evlerine bir güzellemeydi.

Annem babamın günahları için

bir namaz yumağı hâlâ.

Ey penceresi dışarıya açık, içeriye kapalı evler...

Babam neden yalnızca içince güzeldi.

Şimdi beş ayrı evde aynı yürek lekesi

Süt kokularına yayılıp duruyor.

Babam on altı yıldır

ölüme saçmalığını anlatıyor...

Şükrü Erbaş Şiirleri


4. Bir Özlemin İzdüşümü

Eğri çizgiler dalgın

İki kaşım üzerinde

İki kaşım üzerinde bir ağrı

Gözlerim yanıyor günlerdir

Gözlerimde bir yangın.

 

Bir yanım gündelik şeyler

Evdir ekmektir

Yaşadığım kaskatı;

Bir yanım olmadık türküler söyler

Yoldur özlemdir

Benim en güzel düşlerim

İçimde kaldı.

 

Bir yerlerim eksiliyor günlerdir

Bir yerlerim eriyor

Günlerdir başımda bir esrik bulut

Ben süt mavilerde umarken günü

Aykırı sularda akşam oluyor.

Şükrü Erbaş Şiirleri


5. Çocukların Uçurtmalarına Benziyorsun

Çocukların uçurtmalarına benziyorsun

Biliyor musun…

Rüzgârı hiç dinmeyen bir mavilikte

Güneşli sular gibi gülümsüyor yüzün.

Ve ben çok aşağılarda

Katı ülkesinde toprağın

Tutulmuş heyecanına

Titreyerek izliyorum süzülüşünü…

 

Bir hazin hızla uzaklaşıyor her şey...

Şükrü Erbaş Şiirleri


6. Dağlarda Ölsem

Bir dağ kovuğuna daha çok küçük yaşları

Alıp çıkarsam ayrılıklardan o çocukları.

Götürüp gün ışığı ile yıkasam yüzlerini

Acılarını rüzgâra tutsam bir zaman.

Gövdeleri yufka ekmekler kadar ince

Parmakları anılarda salkımsöğütler

Saçlarına yağmurlardan taraklar vursam…

 

Sonra alıp bir soba başında ısıtsam.

Bu bahçedir desem bu ev bu yatak

Bu ılık minderi anne yüreğinin

Bu bitkin bir babanın karıncalaşmış sesi.

Evlerden sokaklara sokaklardan evlere

Seni bekliyor bütün oyunlar

Bütün mevsimler seninle ilkyaz.

Hiçbir türkü keder vermeyecek artık

Hiçbir pencereden kötülük gelmeyecek…

 

Bütün gözyaşlarını toplasam kirpiklerden

Bütün silahları bir meydanda yaksam

Sonra çıkarıp mezarlardan ölüleri

Dili göğe değen ateşlerin çevresinde

Öperek kaybolmuş zamanları gövdemle

Bütün acıları aşka çevirsem

 

Olmazsa gidip o çocuklarla dağlarda ölsem...

Şükrü Erbaş Şiirleri


7. Denizin Ayrıcalığı

Kül uzun sürer, demiştim

Yenilgisini kutsayan bir sesle

Yalnız benim gördüğüm bir uzaklığa bakarak.

İstanbul'u insanın evi yapan

Bir yakınlıktı gövden ve sözlerin

Ihlamur yapraklarından gamzeler alan

Ellerin binlerce göldü masada.

 

Gölgesi uzun bir yoldan gelmiştim.

Polis çemberinde kaybolmuş caddeler

Yalnız kendi suretini soluyan odalar...

Ne suların aktığı yer, ne rüzgârın ülkesi

Herkes bir yerinden örtüyordu güneşi.

Sesinde denizin büyük ayrıcalığı

Sen bir başka uzaklığa bakarak konuşuyordun:

"Düşü olmayanın yenilgisi de olmaz

Yaşadığı her şey dokurken ömrünü

Pişmanlık insanın kendine kötü bir oyunu."

 

Gözlerin mi düşlerim mi bilmiyorum

Masmavi büyüyor bozkır geldiğimden beri...

Şükrü Erbaş Şiirleri


8. Döktü Rengini Sessizce

Eflatun esintiler içinde titredi incecik

Aynı içten kokuyla iki ayrı erguvan

Birisi bir küçük evin içedönük bahçesinde

Süsledi sevgisini iki pembe avucun

Öbürü bir mezar başında öksüz

döktü rengini sessizce…

Şükrü Erbaş Şiirleri


9. Kar Yağışı

Yalnızlığın sesinden bir resim yaptım

Karanlık kalabalıklardan süzdüm ışığını.

Akşamüstüyle boyadım vazgeçen ağzını

Parmaklarını uzattım gece suları gibi ıssız

Salkımsöğütlerden bir beden çizdim usul

Hiçbir rüzgârın duruşunu bozamadığı

Bütün yağmurları topladım yapraklarına.

Sonra tüm yolcuların silindiği bir ufuk

Örttüm kâkülleriyle alnının üşümesini.

Puhu kuşlarının avazını yerleştirdim dudaklarına

Uzanıp uzanıp öptüm sonra acıyla.

Gözlerini kapalı çizdim görmesinler diye kimseyi

Madem görmeyecekler bundan sonra beni.

Astım saçlarından odamın boşluğuna...

 

Uzun sustum, ey durmadan konuşanlar

Geçmedi üşümem

Ben bir aşkın kar yağışından geliyorum...

Şükrü Erbaş Şiirleri


10. Kimse Temizim Demesin

Sonra onlar çılgınlık bitip

Sürü dağılınca, yapayalnız gecelerde

Durgun ve dilsiz, yastıklara çivili

Bir mızıka sesiyle uyanmazlar mı

Asaf'ın ateşlere karşı çaldığı?..

 

Bir otel odasında gencecik çocuklar

Çırpındıkça bir yudum soluk için

Üzerine benzin döküp oynayanlar

Onlar birgün öpmeye eğilince çocuklarını

Dudaklarında duman ve yanık et kokusu

Boğum boğum tıkamaz mı soluklarını?..

Sevgisiz bir Tanrı'nın kinle büyüttüğü

Ölüme tapınan o siyah adamlar

Onlar birgün yağmurlardan sonra

Güneş salkım salkım dallarda yanarken

Rüzgârdan utanıp sudan korkmazlar mı?..

 

Ayrılık herkesin kapısını çalar birgün

Dağlar kararırken ya da günün eşiğinde

Onlar, saz kırıp şiir yakanlar

İçlerinde gezinen kederi bir türküyle

Bastırmak isterlerse derinden ve sessiz

Çalmazlar mı duvarlara kirli bedenlerini?..

 

Kimse temizim demesin, kimse

Bütün bir ülke odun taşıdı Behçet'in yangınına...

Onlar, secdesi küf, kıblesi korku olanlar

Onlar birgün ölüm menevişlenince içlerinde

Tütmez mi kirpiklerinde "dumanı lekesiz biri"?..

Şükrü Erbaş Şiirleri


11. Kutsal Kalabalık

İnkâr ve kabul, hece ve gökyüzü, imkân ve acı

Büyük cezaymışsın özgürlük, öğrendim sonunda.

 

Beni bir gölge doğurdu

sudan ağaçtan rüzgârdan eksik

Gittim ki benden yapılmış boşluktu her yer.

 

Geniş zamanlı sözler söyledim inanıp güzelliğe

Eyvah ki kalbin minesi akşamla soldu.

 

Bir eşikmiş suların gittiği, ne kadar akarsa

Herkes ne çok severmiş seni mutsuzluk.

 

Oturdum kirpiklerden ayetler indirdim aşka

Ey aralık kapıların Tanrısı, dünya senin nen olur.

 

Uzun çarşılarda bulanık adamlar, sevmesem de

Gelip ağzımda harf harf yalnızlık açarlar.

 

Ey kendine acımaktan yapılmış sevgi

Nerden bulalım seni özgür kılacak geçmişi.

 

Yaşamak diye gittim  kaç kez unutup zamanı

Önümde bir tabut ardımda bir mezarlık.

 

Ayna kırıldı. Işık yok. Yalnızlık bitti.

Sen en büyüksün ey kutsal kalabalık!

 

Ardıç ağaçları… Bana da bir kuş, kaderinizden

Yoksa yapraklarınızdan bir musalla taşı…

Şükrü Erbaş Şiirleri


12. Küçük Acılar

Ağzı çirkin bir kadın

Yalnızlığında bile

Gülmeye utanıyor

Bu da bir acıdır.

 

Gecesiz sabahlara

Uykular öksüzü

Bir çocuk uyanıyor

Bu da bir acıdır.

 

Bir adımı diğerinden

Kısa düşüyor, bir topal

Hızla yanından koştular

Bu da bir acıdır.

 

Esrik gülüşleri tufan

Gözleri bayram

Dağıldılar çok sürmeden

Bu da bir acıdır.

 

Çocuklarda bir telaş

Her akşam kapılarda

- Bize ne getirdin baba?

Bu da bir acıdır.

 

Nice dik yürüse de

Eğildi dar geçitlerde

Uzun boyları kırık

Bu da bir acıdır.

 

Büyük kentlerde biri

Belli ki yer garibi

Dili sorar, gözleri lâl

Bu da bir acıdır.

 

İnce iri, uzak yakın

Günlerimiz acıların

Çaprazında birer tutsak

Bu da bir acıdır.

Şükrü Erbaş Şiirleri


13. Oğlumu Çok Özlüyorum

"Oğlumu dedi

Gördüm geliyorum."

Oturdu, derin bir nefes aldı

Sigarasından.

"Oğlumu - dedi.

Çok özlüyorum."

 

Acısı anlamsız bir ayıbın

Baskı duvarlarına

Sığacak gibi değildi.

Eğildi uzun uzun

Eğildi gözlerime

Soğuk sularda susuz

Bir çift dudak gibi

Kirpikleri gözlerime değdi.

 

"Oğlumu - dedi - görseydin

Sana çok benzerdi."

Oturduğu yeri incitmiş gibi

Doğruldu usulcacık.

"Üç yıl oldu - dedi -

Pencerenin önünde

Kitap mı okuyordu, türkü mü

Yoksa bir kitabı türkü gibi mi...

Camlarda canharaş bir ölüm ıslığı -

O kuğu boynundan kanlı kurşunu

Çıkarmaya gerek kalmadı.

Ölü parmaklarındansa, yumulu

Öyle zor çıkardık ki

Kitabını..."

 

Dalgın ve yitik, yürüdü

Döndü, son bir kez

"Oğlumu - dedi -

Çok özlüyorum."

Şükrü Erbaş Şiirleri


14. Saklı Su

- Fatma Dikmen’e saygıyla -

 

Bütün uzaklara gittim

Hepsinin de dönüşü vardı.

 

Toprakla güneş arasında kısılmış bir çocuk

Yakamı hiç bırakmadı

 

Gitmesem ölürdüm

Kocaman bir yalnızlıktı dönüp geldiğim.

 

Gözyaşına batmış bir kadın

Hâlâ emzirir ezikliğimi.

 

Yaşlandıkça keşfettiğim tek gerçek

İçimdeki çocuk ölümden çok korkuyor.

 

Bir susma ustasıydı babam

Ölümünden on yıl sonra acıyla sevdim.

 

Deniz Gezmiş için çırpınan kız

Bilmek istiyorum şimdi nasıl yaşıyorsun.

 

Elif elif ağlardı Zeki Müren dinlerken

Neden bir kar yağışıdır anneannem aklımda.

 

Bir mitingte gözlerimin dolması

Ben sosyalizmi hep sevdim.

 

Onurudur ömrümün Amsterdam’da gördüm

Acının nasıl iyiliğe döndüğünü.

 

Sebebini sen söyle ey doyumsuz ilkgençlik

Hangi kadını sevdiysem mutsuzluk verdim.

 

Bir tek gitmek yatıştırdı, o da bir süre

Ölüm gerçekten “asude bahar ülkesi” mi?..

Şükrü Erbaş Şiirleri


15. Uçurum

Yeni yeni anlıyorum

Yaşarken ölümünü düşünüp de

Ağlayan annem…

 

Seni sevincin hanesinden

Düşüren dünya

Başladı beni de bir kenara atmaya.

 

Işık çekiliyor yalım yalım

Sular değiştirdi yatağını

Yeni dallar buldu rüzgâr kendine.

 

Kime elimi uzatsam aşk diye

Kesiyor yollarımı

Kalbimle tenim arasındaki uçurum.

 

Ölüm alıştırıyor usul usul kendine

Alarak elimden dünya sevinçlerini

Ne kadar haklıymışsın anne…

Şükrü Erbaş Şiirleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.