İkinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye'deki Gelişmeler

İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye birçok alanda gelişmeler yaptı. Peki, ikinci dünya savaşı sırasında Türkiye'deki siyasi ve ekonomik gelişmeler
İkinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye'deki Gelişmeler

İkinci Dünya Savaşı, her ne kadar Türkiye’nin fiilen içerisinde yer almadığı bir savaş olsa da siyasi ve ekonomik anlamda yaşanan tüm ağırlıkları yaşadı. 1929 Ekonomik Buhran’ın Türkiye’de olumsuz yansımalara neden olması, 1930’ların üzerine de gelmesiyle iyice zorlaşan bir sürecin başlamasına neden oldu.

1930’lu yıllarda yaşanan buhranın sıkıntılarına maruz kalan Türkiye, daralan ithalat savaşın başlamasıyla birlikte iyice düşmesine neden oldu ve ithalat yarı yarıya azaldı. Savaş öncesinde ithalatın yapıldığı ülkelerin de savaş ile uğraşması, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu malların gelmemesine neden oldu ve bu da Türkiye’de ekonominin olumsuz yönde etkilenmesine neden oldu.

Sanayide Gerileme

İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması elbette tüm dünya ülkeleri için sıkıntılı dönemlerin yaşanmasına neden oldu. Her ne kadar Türkiye fiili olarak savaşa girmemiş olsa da yaşanan bu olumsuz hadiselerden payını almaktan kaçınamadı. Sanayi sektöründe ihtiyaç duyulan araç ve gereçlerin savaş nedeniyle tedarik edilememesi, sanayi alanında nerdeyse işlerin durma noktasına gelmesine neden oldu. Yeni üretim birimlerinin kurulması için yeteri kadar malzemenin ülkeye girmemesi sanayileşme sürecini oldukça sekteye uğrattı. Yaşanan bu olumsuz hadise karşısında Türkiye’nin yapabileceği tek şey hedeflenen ekonomik programların ve sanayi planlarının ertelenmesi oldu. Her ne kadar planlanan ilk beş yıllık kalkınma planı başarı ile sonuçlansa da İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, ikinci planın uygulanmamasına neden oldu.

Savaşın başlamasıyla birlikte sanayi alanında dar boğaza giren Türkiye’de 1940-1945 yılları arasında sanayi üretiminde ortalama yüzde 5,6’lık bir gerileme yaşandı. Sanayi ve ticaret faaliyetleri için kredi şeklindeki finans kaynaklarının değerinin altında kalması savaşın bitmesinin ardından Türkiye’nin ekonomisi 1934’te yaşanan gelişmenin altında kalmasına neden oldu. Her ne kadar Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na fiilen girmese de ordunun güçlenmesi gerekiyordu ve bunun için milli savunma bütçesine ayrılan payın arttırılması gerekti ve bir milyonluk orduya sahip olan Türkiye’nin bu masraflarını karşılamak için bazı yerlerden kısıtlanması gerekiyordu. Türkiye, bu durumu atlatmak için sağlık, bayındırlık ve eğitim gibi alanlarda kısarak milli savunmaya katkıda bulunmak zorunda kaldı.

Seferberlik Üreticiliğin Düşmesine Neden Oldu

İkinci Dünya Savaşı esnasında makineleşme “yok” denecek kadar azdı ve ordunun olası bir savaş durumuna hazırlıklı olabilmesi için askeri seferberliğe ihtiyacı vardı. Bu da gerçekleştirilince genç nüfusun büyük bir bölümü askere alındı. Nüfusun yüzde 85’lik bir bölümünün kırsalda yaşaması burada işlerin tersine dönmesine neden oldu. Makineleşmenin olmaması, ilkel tekniklerle sürülen tarımsal alanların zayıflamasına neden oldu. 1940-45 yılları arasında yaşanan bu olumsuz vakadan doğrudan etkilenen tarım sektöründe yüzde 7,2’lik bir gerileme yaşandı.

Nüfus Artışında Gözle Görülür Düşmeler

Savaşın etkileri ekonomik anlamda Türkiye’yi dar boğaza sürüklerken bir yandan da nüfus tablosunda da gerilemenin yaşandığı görülüyordu. 1927-1955 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en düşük nüfus artışına tanıklık etti.

Savaşın başladığı yılların çok zor olduğunu gösteren bir diğer detay ise bu dönemde her türlü eşyaya ihtiyaç duyulmasıydı ve bu da gereksiz yere mal alıp stok yapma sorununu beraberinde getirdi. Tabi stok yapan tüccarların stokladıkları malları fahiş rakamlarla satmaları da işin cabası oldu. Bu durum, büyük kentlerde iaşe sorunlarına neden olurken daha sonraki dönemlerde en basit temel ihtiyaçların bile karaborsa olmasına neden oldu.

Türkiye’nin Savaş Yıllarında Uğraşmak Zorunda Kaldığı Sorunlar

Savaşın getirdiği ağır şartlar iyice kendini göstermeye başlayınca, Türkiye hükümeti o yıllarda birtakım iç sorunlarla uğraşarak çözüm getirmeye çalışmak zorunda kaldı. Hükümetin savaş yıllarında uğraşmak durumunda kaldığı sorunlar şunlardır;

  • Azalan üretim ve ithalattan dolayı oluşan daralmayı gidermek
  • Büyük kentlerin temel ihtiyacı olan; beslenme, ısınma ve giyimini sağlamak,
  • Yaşanan ekonomik sıkıntıların halk yığınlarının tahammül sınırını aşmasını önlemek.

Türkiye bu sorunların çözümlerini aramak için çaba gösterse de başarılı olamadı ve devreye B planı sokulmak zorunda kalındı. B planı ise tüm bunlara karşı sonuçların hafifletilmesi için uğraşmak oldu.

Türkiye girdiği bu dar boğazdan çıkabilmek için 1942 yılında farklı bir yönteme başvurdu. Bu yöntem ile sıkı fiyat denetimi ve tarımsal ürünlere düşük fiyatla el koyma yoluna girerek mücadele etmeye başladı. 18 Ocak 1940’ta Meclis’te kabul edilen “Millî Korunma Kanunu” bu işlerin yapılabilmesi için ana araç oldu. Kanunun çıkartılması hem ekonomik alanda hem de tarımsal üretim alanında hükümete geniş yetkiler verdi ve her türü ekonomik faaliyetin devletin kontrolü altına alınmasını sağladı.

Çıkartılan Milli Koruma Kanunu, Türkiye hükümetine geniş yetkiler veriyordu. Öyle ki bir üretimin kalitesini belirleme yetkisi ve üretimi aksatan işletmelere el koyma yetkisi dahil hükümetin elindeydi. Bu kanunla birlikte her türlü stoklama, sebepsiz yere meydana gelen her türlü yükseltme de yasaklanmıştı. Bu dönemde iç ve dış ticaret üzerinde denetimi arttırmak için Ticaret Ofisi ve İaşe Müsteşarlığı gibi kurumları kuran Türkiye, bu kurumlar aracılığıyla narh sistemi, fiyat denetimi gibi yöntemlerle karaborsa ile mücadele etme yoluna girdi.

Ancak yapılan bu denetimler yeterli gelmedi ve denetimine gidilen her alanda karaborsanın, istifçiliğin, rüşvet ve nüfuz ticaretinin önüne geçilemedi. 1924 yılına gelindiğinde Türkiye’de yeni bir hükümet kuruldu ve bu hükümet malların stoklanarak piyasadan çekilmesini önlemek amacıyla piyasa üzerinde önceki hükümetin uyguladığı sıkı denetimi kaldırdı. Buna bağlı olarak “İaşe Müsteşarlığı” kaldırıldı.

Yeni hükümetin yaptığı çalışmalar neticesinde gıda maddelerinde fiyat denetimi hafifletildi, tarımsal üretimin yüzde 25’i hariç, çiftçilerin serbest piyasada satmasına izin verildi. Ancak ekonomik politikasında uygulanan bu sistem de olumlu bir sonuç vermedi ve nihayetinde temel gıda maddelerinde yaşanan aşırı fiyat artışı, İkinci Dünya Savaşı boyunca yüksek enflasyonun yaşanmasına neden oldu. Tabi bu durumdan en çok etkilenen kesim yine dar ve sabit gelirli kentli nüfusu oldu.

Vurgunculuk ve Karaborsacılık Sorunu

İkinci Dünya Savaşı sırasında yukarıda belirttiğimiz vurgunculuk ve karaborsacılık 1942 yılına gelindiğinde iyice tırmanışa geçti ve dönemin Cumhurbaşkanı İnönü, 1 Kasım 1942 yılında meclis konuşmasında yaşanan bu sorunları ağır bir dille eleştirdi.

11 Kasım 1942 tarihine gelindiğinde İnönü hükümeti, yaşanan bu sorunların önüne geçmek için meclisten geçirilen “Varlık ve Toprak Mahsulleri” kanunu yürürlüğe koydu. Bu kanuna göre savaş koşullarını fırsata çevirerek haksız kazanç elde eden kişiler ve işletmelerden servetleri ve olağanüstü kazançları üzerinden bir kereye mahsus olmak üzere vergi alınmasına karar verilmişti. Fakat bu durumdan en çok etkilenen gayrimüslim vatandaşlardan alınan Varlık Vergisi, 15 Mart 1944’te yurt içi ve yurt dışından gelen tepkiler üzerine kaldırılmak zorunda kalındı. İtiraz hakkına pay bırakmayan bu kanuna göre vergisini bir ay içinde ödemeyen kişiler ve şirket sahipleri önce çalışma kamplarına sonra da çalışma yükümlülüğüne tabi tutulmak üzere Aşkale’ye (Erzurum) sevk edildiler.

Radyo Kullanımının Yaygınlaşması

İkinci Dünya Savaşı esnasında yukarıda belirttiğimiz durumlar yaşanırken bir yandan da radyo kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Siyasi gelişmelerin takip edilmesini kolaylaştıran radyo bu dönemde yüksek bir talep görmeye başladı. 1940 yılından sonra edat Nedim Tör’ün radyo müdürü olmasıyla Türk radyosu dünyanın en önemli radyolarıyla aynı yayın akışına sahip olacak seviyeye yükseldi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.