Gelinliğin Rengi ve Balayı Adeti Nereden Gelir?

Evlenecek olan kişilerin merak ettiği gibi, herkesin, özellikle genç kızların daha evlenme zamanı gelmeden de merak edebileceği bir konu var ki o da şu: Gelinlik neden beyazdır? Bunun dışında merak edilen birkaç soruya daha haberimizde cevap veriyoruz. Evlendikten sonra gelin ve damadın tatile bir gelenek olarak gitmesi nereden çıkmıştır? Buna neden balayı denir? İşte, merak edilen cevaplar...

Beyaz Gelinlik Giymek Ne Zaman ve Neden Yaygınlaştı?

Eski Roma'da sarı olan gelinlikle beraber gelinler sarı peçe takardı. Peçe, evli ve bekar kadınların ayrımıydı. Ortaçağlarda ise gelinliğin rengi üzerinde pek durulmadı, burada gelinliğin kumaşının kaliteli ve gösterişli olması çok daha önem gösterilen bir konuydu. Yani herkes en iyi elbisesini giyiyordu ve renk herkesin kendi zevkine göre belli oluyordu. Beyaz gelinlik adetinin yaygınlaşması 16. yüzyılda gerçekleşen bir olaydır. Bu tarihte, kraliyet ailesi gelinleri, geleneğe göre gümüşi renkte gelinlik giyerdi. Kraliçe Viktorya ise bunu reddederek beyaz gelinlik giymekte ısrarcı oldu.

Bundan sonra da İngiliz ve Fransız yazarlar eserlerinde, beyaz rengi masumiyetin sembolü olarak işlemiştir. Beyaz gelinlik geleneğinin devam etmesindeki en önemli sebeplerden biri, o dönem evliliklerde bekaretin bir koşul olmasıydı. Masumiyeti temsil eden beyaz gelinlik hemen yaygınlaştı. O dönemde evlenirken beyaz gelinlik giymek, genç kızların bekaretini topluma ilan etmesine aracı olmuştur.

Gelinlikle ilgili birtakım batıl inançlar var. Bunlardan bazıları şöyle:

• Gelinin kendi gelinliğini dikmesi
• Damadın düğünden önce gelini gelinlikle görmesi
• Gelinin gelinliği düğünden önce giymesi

Balayı Adeti Nasıl Çıkmıştır?

Balayı dediğimiz zaman aklımıza şu gelir: Evliliğin bal gibi tatlı geçtiği ilk ay ve evlenince çıkılan tatil. İngilizce'deki honeymoon kelimesinin çevirisi olan balayı kelimesi doğru olsa da, akla month, yani süre anlamındaki ay gelir fakat burada, bilindiği üzere moon ay anlamındaki süre değil gökteki Ay anlamındadır. Bunun sebebinin de balayının geçmişindeki hikayelerden birinde buna değinilmesi olduğunu söyleyebiliriz.

Bu hikayeye göre kökeni Babilliler ve o zamanki Avrupa ülkelerine uzanan balayı, o dönemlerde evlenen çiftlerin önce törende, sonra 30 gün boyunca bal likörü diye adlandırılan bir şarabı içmesine dayanıyor. Hun imparatoru Atilla'nın ölümüne, evlilik töreninden sonra içtiği bu likörün sebep olduğu söylenir. Ay kelimesinin kullanılmasının nedeni, o dönemlerde özellikle kadınların Ay'ın evreleri sürelerine denk gelen periyodik değişimler göstermesine ve evlilikte ilk dönem nasıl geçerse hep öyle devam edeceğine inanılmasındandı.

Diğer bir hikayeye göre ise balayı adeti, kız kaçırma ile birleşiyor. Genç bir adamın komşu köyden kaçırdığı kız hamile kalana kadar onunla saklanır. Daha sonra çift ortaya çıkar ve mutlu sona ulaşılır. Tarihçilere göre burada balayı zaman anlamında değildir; İngilizce'de balayı anlamında kullanılan honeymoon kelimesi, bu olaydaki gizlenmeyi anlatan hiding kelimesinden gelir ve o dönemlerde yeni evlilerin işleri bırakıp bir ay boyunca likör içme lüksüne sahip olmamasını düşünecek olursak ikinci hikaye daha olası gibi duruyor. 

Günümüzdeki anlamı ise 16. yüzyıldan sonra yazarların eserlerinde görülmüştür. Balayının evliliğin ilk ayında çıkılan tatil olarak düşünülmesi ise 18. yüzyıldan sonrayı bulmuştur.

NeOldu.com / Özel Haber