Sultanahmet Mitingi ve Halide Edip Adıvar
Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanan yenilgi ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu bütünüyle paylaşılma noktasına gelmiş durumdadır. Batılı emperyalist devletlerin belirlediği haritalara göre Türkiye’yi paylaşmak üzere harekete geçilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, yıllar sonra Nutuk’ta bu durumu şu şekilde yazmıştır:
“İtilaf devletleri antlaşma hükümlerine uymaya gerek görmüyorlar. Birer fırsat ile itilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana Vilayeti Fransızlar; Urfa, Antep, Maraş İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalyan askeri kıtaları, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı asker ve memurları ve özel adamları faaliyette. İtilaf Devletleri’nin onayıyla Yunan ordusu İzmir’e gönderiliyor.”
Mustafa Kemal de, Anadolu’yu işgalci emperyalist güçlere karşı örgütlemek için 16 Mayıs 1919’da, İstanbul’dan ayrılır. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a varan Mustafa Kemal’in açıklaması şu şekildedir:
“Ortada Türk’ün barındığı bir Anayurdu kalmıştı onu da parçalamak istiyorlardı. Osmanlı Devleti, Padişah, Halife bunlar manasız sözlerdi. Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milli egemenliğe dayalı, kayıtsız şartsız bir Türk Devleti kurmak; Ya İstiklâl Ya Ölüm!”
TRT Arşivi & 1919 Sultanahmet Mitingi ve Halide Edip Adıvar
23 Mayıs 1919’da Sultanahmet Meydanı’nda, İstanbul’daki işgallere karşı ve Türklere yönelik soykırımı kınamak amacıyla en büyük toplantı gerçekleştirilir. Bu toplantıya doğru giden kalabalıkta o zamanın genç üniversiteli öğrencileri de halkla beraberdi. Sultanahmet Mitingi’nde kadın erkek en az 200 bin kişi toplanmıştı. Alanın ortasında siyah bir bayrak dalgalanıyordu. Kürsüde ise bir kadın vardı. Sultanahmet Meydanı’nı dolduran herkesin tanıdığı büyük romancı: Halide Edip Adıvar.
Gösteride Adıvar’ın yanı sıra Şair Mehmet Emin Yurdakul, Süleyman Sırrı, Dr. Fahrettin Hayri de konuşma yapar. Yapılan konuşmalarda söylenen şudur: “Yaşasın İslam milleti! Bayrağımıza, dedelerimizin namusuna ihanet etmeyeceğiz!”
“İzmir Türk Kalacak” rozetleri de dağıtılan gösteriye katılan kadınları Kemal Tahir, “Esir Şehrin İnsanları” adlı kitabında şöyle tarif eder: “Kadınların kara başörtüleri, kara sancaklar gibi başlar üzerinde dalgalanıyordu.”
Damat Ferit Hükümeti tarafından, 25 Mayıs 1919 tarihinde bütün gösteriler yasaklanır. İstanbul’da düzenlenen gösterilere tepki gösteren işgalci güçler, 28 Mayıs 1919’da, 67 Türk devlet adamını Malta’ya sürer. Halk, 30 Mayıs 1919’da, Sultanahmet Camii’nde toplanır ve İzmir şehitleri için dua edilir, mevlit okutulur. Halkın bu toplantısı gösteri halini alır ve dağıtılan bildiride özetle şunlar yazar: “İzmir facialarını öğren. Anadolu senin kararını bekliyor. Haksızlıklara karşı feryat et. Alemin vicdanına hitap eden heyecanlarınla hakkını müdafaaya ve parçalanan vatanın imdadına koş. Bu gösteride kurtarıcı kararlarını ver ve kurtuluşun için çalışmaya yemin et.”
Gösterinin sonunda okunan tertip heyetinin bildirisi özet olarak şu şekildedir:
- Bugün şurada bir vakitler yüz bin türlü ulusal gösteriye sahne olan meydanda toplanan biz İstanbul’un Türk-Müslüman halkı, mukaddes vatanımızın haksız olarak işgal olunan bölümlerinin boşaltılmasına kadar yüce saltanatın etrafında demir bir çember gibi hayatımızı fedaya hazırız.
- Bizler, asırlardan beri tatbik edilen siyasete, göz boyama siyasetine artık katiyen itimat etmiyoruz. Siyasi geleceğimizde kara bulutların çekilmekte olduğunu göstermek isteyen ikiyüzlü, şeytanca haberlere, ufuktaki fırtına fiilen bertaraf edilmedikçe, katiyen inanmıyoruz. Coşkumuzu kasten yatıştırmak isteyenleri bütün ruhumuzla kınıyoruz.
- Memlekette siyasi ihtirasın sustuğunu artık kalplerimizde vatan endişesinden başka hiçbir endişenin yer bulmamasını samimi ruhumuzla istiyor ve küçük büyük hepimiz buna söz veriyoruz.
- Zatı Şevketmeab hazreti bilafetpenahi huzuru hümayunlarında içtima edecek şurayı fevkaladenin vatan ve millet için en hayırlı kararlar ittihat eylemesine dualar ediyoruz.
- Kararlarımızı takip eden yabancı gözlemcilere ancak basın aracılığıyla haberdar etmek azmindeyiz.
- İşte vatandaşlar, şimdilik önerilerimiz bundan ibarettir. Bunlar hepimizin kabulüne sunulur.
Halide Edip Adıvar’ın nutkundan bazı kısımlar:
“Kardeşlerim, evlâtlarım! Ruhu göklerde olan yedi yüz senelik şanlı tarihimiz bu minarelerden bugün, Osmanlı tarihinin faciasını seyrediyor. Bu muazzam, bu tarihî meydanda, zafer alayları tertip eden ecdadımızın ruhu bizi seyrediyor. Dünyaların öbür ucuna at süren nâmağlûp erlerin evlâtları önünde baş eğiyor ve yemin ediyorum: Ben, Müslüman tarihinin bedbaht bir kızıyım. Bugün de dünkü kadar kahraman ve talihsiz Türk milletinin anasıyım. Millet nâmına, ecdadımızın bizi seyreden ruhlarına yemin ediyorum. Bugün, kolları kesilmiş olan Türk’ün kalbi, eski cesaret ve şecaatini [yiğitlik] kaybetmemiştir. Yemin ediyorum ki, Osmanlı sancağına, tarihine hıyanet etmeyeceğim. Allah’a, hakka, milletlerin İlâhî hakkına dayanan Türk milleti, bütün Müslüman ve Türk dünyasına ilân ediyorum. Dâvamızı ilân ediyorum.
Türklere zalim diyenler öyle günah işliyorlar ki, tarihin karşısında onların günahlarını, bütün denizlerin bitmez tükenmez suları bile yıkayamayacaktır.
Yedi yüz senelik minareler, mavi semalarıyle bize baktığı bu günlerde, Osmanlı bayrağı, Osmanlı hakkı için can vermekten çekinmeyeceğinize yemin ediniz!”
Halide Edip Adıvar Kimdir?
Adıvar, 1908’de gazetelere yazmaya başladığı kadın hakları hakkındaki yazıları sebebiyle gerici grupların düşmanlığını kazandı ve 1920 yılında Anadolu’ya kaçtı. Katıldığı Kurtuluş Savaşı’nda kendisine önce onbaşı, daha sonra da üstçavuş rütbesi verilen Adıvar, konferanslar vermek için ilk olarak Amerika’ya, daha sonra Mohandas Gandi tarafından Hindistan’a davet edildi. 1940’da İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi Başkanı olarak görev aldı.
Adıvar, romanlarında kadını Batılılaşmış fakat milli değerlere bağlılığını sürdürmüş, hem serbest, hem namus konusunda titiz davranan, sağlam ahlaklı kadın olarak işlemiştir.
Eserleri İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Macar, Fin, Urdu, Sırp, Portekiz dillerine çevrilen Halide Edip, modern Türkiye’nin bugün dahi ihtiyaç duyduğu bir misyonun ilk temsilcilerinden olarak her daim anılacaktır.
Hayatı boyunca modern Türk kadını misyonunun ilk savunucularından biri olarak tarihe adını yazdırmakla kalmayan Adıvar; bir asker, bir edebiyatçı, bir kahraman ve çok iyi bir hatip olarak yaşadığı dönemin akışında önemli rol oynamıştır.