Şiirlerle İstanbul

11 Temmuz 2015

İSTANBUL’U DİNLİYORUM
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı 
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul`u dinliyorum.
ORHAN VELİ KANIK
1
İSTANBUL
Seni görüyorum yine İstanbul 
Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan
Minare minare, ev ev,
Yol, meydan.
Geliyor Boğaziçi`nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi.
Bir yanda, serin sabahlarla beraber,
Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım.
Baktıkça hep, semt semt, yer yer,
Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım!
Durmuş bir tepende okuduğum mektep,
Askerlik ettiğim kışladır ötesi.
Bir gün bir kızını benim eden
Evlendirme dairesi.
Benim de sayılmaz mı oralar?
Elimi tutar gibi iki yanımdan,
Babamın yattığı Küçüksu,
Anamın toprağı Eyüpsultan.
Önümde, açık kollarıyla boğaz,
Çengelköy`den aktarma Rumelihisarı.
İstanbul, İstanbul`um benim,
Kadıköy`ü, Üsküdar`ı...
Gün olur, Köprü ortasında durur
Anarım, Adalar`da çamların uykusunu.
Gün olur, Beyoğlu`nu özler içim,
Koklamak isterim Tünel`in kokusunu.
Bulut geçer üstünden,
Gemi gelir yanaşır
Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar,
"İçi dolu çamaşır."
Göğünde tanıdım ayın ondördünü.
Kırlarında bilirim baharı,
Herşey içimde, herşey,
İstanbul yadigarı.
Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle,
Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir.
Ey doğup yaşadığım yerde her taşını
Öpüp başıma koymak istediğim şehir!
ZİYA OSMAN SABA
2
ÇEŞMELER
Benim yalnızlığımdan
Damıtılmış çeşmeler 
Kurumuş unutulmuş 
Ceşmelerin akışıyım 
İnsanlık içinde
Ay görmez onları onlar ayı görür 
Aydan haberlidirler 
Söylediklerinin çoğu 
Ay hakkındadır 
Aya dair 
Ayın tarihine ait
Fındıklılı Mehmet Ağa 
Çeşmesi 
Silahtar Tarihinin yazarı 
Yenilmez karpuzlar 
Acı salatalıklar yıkamıştım suyunda 
İçilmez 
Bozuk suyunda 
Gece yarısı 
Ayışığında 
Yaz ay ve ben 
Silinmeye yüz tutmuş yazı 
Ölümü hecelemiştik 
Ortalığı dolduran sesinde 
Ta... aşağılarda olan yatıra 
Bir türkü söylüyordu 
Ölüm ötesinde açmış 
Menekşeler kimliğinde
Ölüydü insanlar 
Yalnız yaşıyordu o yatır 
Ve o çeşme 
Ben de 
Sıratı andıran bir çizgide 
Soluyordum devrildim devrileceğimi 
Hayatı ve ölümü birlikte 
Aynı geçmezlik ve değişmezlikte 
Aynı yenilik ve tazelikte 
Ürpererek geçiyordu yarasalar 
Uzaklardan 
Beyoğlu`nu bir telgraf gibi 
İleterek birbirine
SEZAİ KARAKOÇ
3
BENİM ADIM İSTANBUL
İstanbul benim şehrim 
aynaya yansıyan yüzüm 
İstanbul benim şehrim 
durmadan kanayan yaram
İstanbul ağlayan kadınım 
aldatan erkek 
İstanbul ağlayan kadınım 
ağlayarak ürkek
İstanbul yorgun kollarım
gece karanlığım
İstanbul yorgun kollarım
her zaman inandığım
İstanbul benim adım
kostantinadan sonraki
İstanbul benim adım
ölene dek baki
İstanbul yanan ateşim
söndürülemeyecek kadar
istanbul yanan ateşim
ömrümün sonuna kadar
İstanbul benim melodim
geceleri dinlediğim
İstanbul benim melodim
ağlayarak inlediğim
İstanbul ağlayan gözlerim
ıslanan kirpiklerim
İstanbul ağlayan gözlerim
kopan ipliklerim
İstanbul anne kucağım
nokta nokta bucağım 
İstanbul anne kucağım
olmazsa olmayacağım
İstanbul üzerimdeki sancı
kıvranarak izlediğim 
İstanbul üzerimdeki sancı
herkesden gizlediğim
İstanbul benim adım
kostantinadan sonra 
İstanbul benim adım 
1453`den sonra
KUBİLAY TEK
4
 CANIM İSTANBUL
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; 
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. 
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; 
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. 
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; 
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. 
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, 
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım; 
Vatanım da vatanım... 
İstanbul, 
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; 
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik... 
Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at; 
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat... 
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; 
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? .. 
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; 
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul! 
İlle İstanbul`da bul! 
İstanbul, 
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; 
Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği. 
Oynak sular yalının alt katına misafir; 
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. 
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar, 
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar... 
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? 
Cumbalı odalarda inletir ` Katibim`i...
Kadını keskin bıçak, 
Taze kan gibi sıcak. 
İstanbul, 
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! 
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler... 
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu, 
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu. 
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından 
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından. 
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; 
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan 
Türkçesi bülbül kokan, 
İstanbul, 
İstanbul...
NECİB FAZIL KISAKÜREK
5
KIRMIZI TRAMVAY
Tarihti,
Şehrin kalbinde, geçmişe tanıklık etmişti,
Şehir, kalp krizleri geçirse de.. 
O, kısa ama mânidar yolculuğuna 
Devam ediyordu, hayatın hızına inat..
Kırmızıydı, 
Aşık olduğun birini ilk gördüğünde; 
Hep onunla hatırladığın `elbise` gibi heyecan verirdi. 
İlk gördüğümde üzerinde o renk vardı, 
Uzun bir süre görmezsem özlerdim..
İstiklal`di,
Geçtiği caddenin adını almıştı sanki, 
Kıskanırdı özgürlüğünü herkes. 
Sabahtan akşama kadar gezer dururdu, 
Umarsızca öpüştüğü raylarda..
Sus`tu, 
Hiç konuşmazdı;
Selamını da esirgemezdi Beyoğlu Kestanecisi`nden. 
Önüne çıkanlara ara sıra bağırdığı olurdu,
Hafif bir siren sesiyle,
Haylazdı, 
Sokak çocuklarıyla bile oynar, 
Her defasında onlardan kaçmayı başarırdı. 
Onları ebeleyip, 
Yukarıdan aşağıya kaçıp dururdu..
Mutluluğu arkasından sürükleyerek...
EMRAH CEYLAN
6
SENİ BENDE SEVDİM EY GÜZEL İSTANBUL
Seni ben de sevdim, ey güzel İstanbul 
Bir şiir de benden sana, aziz İstanbul
Denizlerle kol kola, sen ne güzelsin 
Adalarla yan yana, ömre bedelsin 
Aşığınla can cana gönüllerdesin 
Sen güzeller güzeli bir şehirsin.
Boğazında gemiler, köşkler yalılar 
Dilimizden düşmeyen yeşil korular 
Tarihi öğretiyor, camilerle saraylar 
Sende yaşanmıştır, en büyük aşklar.
Seni ben de sevdim, ey güzel İstanbul 
Bir gönül de benden sana, aziz İstanbul.
Erol güngör
7
İSTANBUL TÜRKÜSÜ
İstanbul’da Boğaziçi’nde,
Bir fakir Orhan Veli’yim
Veli’nin oğluyum 
Tarifsiz kederler içinde.
Urumelihisarı’na oturmuşum;
Oturmuş da, bir türkü tutturmuşum:
“İstanbul’un mermer taşları;
Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları;
Gözlerimden boşanır hicran yaşalrı;
Edalı’m,
Senin yüzünden bu hâlim.”
“İstanbul’un orta yeri sinema;
Garipliğim mahzunluğum duyurmayın anama;
El konuşur, sevişirmiş, bana ne?
Sevdalı’m,
Boynuna vebalim!”
İstanbul’da Boğaziçi’ndeyim;
Bir fakir Orhan Veli;
Velinin oğlu; 
Tarifsiz kederler içindeyim.
ORHAN VELİ KANIK
8
CENNETTEN BİR KÖŞE İSTANBUL
Yerde sararmış bir yaprak görürsen eğer,
İstanbul seyretmeye değer,
Gel ara beni,
Gel İstanbul,
İstanbul canım İstanbul,
İstanbul Mevla`dan almış güzelliğini,
Sana borçluyum güzelliğimi,
Ah! Canım İstanbul,
Gel ara beni,
Bul, İstanbul,
Tepelerin var, tane tane,
Geceleri pişer sokaklarında kestane,
Canım İstanbul,
Şarkılarda dolanır dillere,
Bebek ve Aşiyan,
Ne mutludur senin ile iç içe yaşayan,
Canım İstanbul,
Gel ara beni bul,
Etrafında surların var sıra sıra,
Güzeller yakar her köşende bir çıra,
Yerde yeşermiş bir yaprak görürsen eğer,
İstanbul seyretmeye değer,
Bahar gelince bahçelerinde öter bülbüller,
Nerede o canım gibi açan sümbüller,
Gel ara beni,
Bul İstanbul,
Güzel İstanbul,
Can İstanbul,
Canan İstanbul,
Sevgilim.
İBRAHİM NECATİ GÜNAY
9
BİR BAŞKA TEPEDEN

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

Yahya Kemal BEYATLI
10