Lehçe Sözler | En Ağır Polonya Sözleri ve Atasözleri
Lehçe Sözler
Zengin bir adam, çocuklarını uyuşturacak bir şeytana bile sahiptir
Biednemu zawsze wiatr w oczy, a bogatemu to i diabeł dzieci kołysze
Bekle baba, yıllarca
Czekaj, tatka, latka
İyi bir adam meyhanede bile bozulmayacak, kötü bir adamsa kilisede bile düzelmeyecektir
Dobrego i karczma nie zepsuje, a złego i kościół nie naprawi
Tuzsuz şölen üzgündür
Bez soli smutna biesiada
İyi bir şaka, tynf (eski bir polonya kuruşu) değerindedir
Dobry żart tynfa wart
Ruh istiyor ama beden zayıf
Duch chętny, lecz ciało mdłe
Kedi kokusu almadıklarında, fareler etrafta oynar
Gdy kota nie ma, myszy harcują
Sürahi kulpu kopana kadar suyu taşır
Dopóty dzban wodę nosi, dopóki mu się ucho nie urwie
Dilenci resme konuştu, ama resim hiçbir cevap vermedi (duvara konuşmak)
Gadał dziad do obrazu, a obraz [do niego] ani razu
Altı aşçının olduğu yerde, yiyecek hiçbir şey olmaz
Gdzie kucharek sześć, tam nie ma co jeść
Köpek yerken havlamaz, çünkü yiyeceği kaçar (Ağzın doluyken konuşma)
Gdy pies je, to nie szczeka, bo mu miska ucieka
Polonya Sözleri
Bir adam acele ettiği zaman, şeytan mutludur
Gdy się człowiek spieszy, to się diabeł cieszy
Nerede kereste kıyılıyorsa, orada talaşlar uçar
Gdzie drwa rąbią, tam wióry lecą
Nerede iki kişi dövüşürse, orada üçüncü kişi kazanır
Gdzie dwóch się bije, tam trzeci korzysta
Şeytan gidemediği yere, bir kadın gönderecektir
Gdzie diabeł nie może, tam babę pośle
Nerede rıza, orada güç
Gdzie zgoda, tam i siła
Kuruşlarını topla ve bir tavuk satın al
Grosz do grosza, a będzie kokosza
Şubat geldiğinde, ayakkabılarının altını çivile
Idzie luty, podkuj buty
Yakup Allah’a nasıl ikram ettiyse, Allah da Yakup’a öyle ikram edecektir
Jak Kuba Bogu, tak Bóg Kubie
Misafir evde – Tanrı evde (Polonya misafirperverliği)
Gość w dom – Bóg w dom
Demirci suçluydu; ama onlar çingeneyi astı (günah keçisi olmak)
Kowal zawinił, [a] Cygana powiesili
Bir karga, başka bir karganın gözünü gagalamayacaktır
Kruk krukowi oka nie wykole
Kargaların arasındayken kargalar gibi öt
Kiedy wszedłeś między wrony, musisz krakać jak i one
Kim verir ve sonra onu geri alırsa, cehenneme geri gider
Kto daje i zabiera, ten się w piekle poniewiera
Çabuk veren ikinciyi verir
Kto szybko daje, dwa razy daje
Kötüye herkes caziptir
Każdego ciągnie do złego
Erken kalkan, Allah tarafından mükafatlandırılır
Kto rano wstaje, temu Pan Bóg daje
Damlaya damlaya, deniz olacak
Kropla do kropli i będzie morze
Kaçmak seni suçlu yapar
Kto ucieka, winnym się staje
Geç olması, hiç olmamasından iyidir
Lepiej późno niż wcale
Bir genç kız, dört duldan iyidir
Lepsza jedna panna niż cztery wdowy
Kim babasını ve annesini dinlemiyorsa, köpeklerin postunu dinliyordur
Kto nie słucha ojca i matki, ten się posłucha psiej skóry
Elindeki serçe, çatıdaki güvercinden iyidir
Lepszy wróbel w garści niż gołąb na dachu
Güzel bir kişi, her giysinin içinde güzeldir
Ładnemu we wszystkim ładnie
Kader şans verir; ama herkes kullanamaz
Los szczęście rzuca, ale nie każdy je łapie
Çekiç ile örs arasında
Między młotem a kowadłem
İnatçılığını iyileştiremezsin
Nie masz na upór lekarstwa
En Güzel Lehçe Sözler
Başkaları hakkında konuşmayın, sizin hakkınızda konuşmayacaklardır
Nie mów o nikim, nie będą o tobie.
Kedi kokusu almadıklarında, fareler etrafta oynar
Myszy harcują, gdy kota nie czują
Tüm keçiler ağaçlara atlamaya meyillidir
Na pochyłe drzewo wszystkie kozy skaczą
En iyi varlık – temiz bir vicdan
Najlepsze mienie – czyste sumienie
Kötü şeyler sık sık (senin için) iyi hale gelirler
Nie ma tego złego, co by na dobre nie wyszło
Gün batımından önce günü övme
Nie chwal dnia przed zachodem słońca
Kraków bir kerede inşa edilmedi
Nie od razu Kraków zbudowano
Hala ayıdayken derisini paylaşma
Nie dziel skóry na niedźwiedziu
Kanunların cehaleti zararlıdır
Nieznajomość prawa szkodzi
Parlayan her şey altın değildir
Nie wszystko złoto, co się świeci.
Ölü hakkında ya iyi konuşun ya da hiç konuşmayın
O umarłych mówi się dobrze albo wcale
Tanrı için bir mum yak ve şeytan için de mumdan kalan izmarit (pay)
Panu Bogu świeczkę, a diabłu ogarek
Bir kurt hakkında konuş ve kurt burda
O wilku mowa, a wilk tuż tuż
Bir el diğerini yıkar
Ręka rękę myje (Rączka rączkę myje)
Acıyan bir parmak ve baş ağrısı, okula girmemek için standart bir mazerettir
Paluszek i główka to szkolna wymówka
Cehenneme giden yol, iyi niyetlerle kaplıdır
Dobrymi chęciami piekło jest wybrukowane
Keçi at arabasına geldi (önyargının getirdiği pişmanlık)
Przyszła koza do woza
Güzel dekore edilmiş bir tabak kimseyi doyurmayacaktır
Piękna miska jeść nie daje
Yavaşça acele et
Śpiesz się powoli
Mütevazi buzağı iki anneden beslenecektir (Alçak gönüllülüğün yararı)
Pokorne cielę dwie matki ssie
Bir beyefendi kendi çiftliğinde, bir efendiye eşittir
Szlachcic na zagrodzie równy wojewodzie
Araştır ve bulacaksın
Szukajcie, a znajdziecie
Kötü dansçı, eteğinin kenarını suçlar
Złej baletnicy [przeszkadza i] rąbek u spódnicy
En Anlamlı Lehçe Sözler
Son gülen iyi güler
Ten się śmieje, kto się śmieje ostatni
Çorabın delik olduğunu sadece ayakkabı bilir (Sırlarımızı sadece bize yakın olanlar bilir)
Tylko trzewik wie, że pończocha dziurawa
Öğrenmeye devam edin, çünkü bilgi gücün anahtarıdır
Ucz się ucz, bo nauka to [do] potęgi klucz
Özgürsün Tom, kendi evindesin
Wolnoć, Tomku, w swoim domku
Bütün yollar Roma’ya çıkar
Wszystkie drogi prowadzą do Rzymu
Her yerde iyi; ama evde en iyi
Wszędzie dobrze, ale w domu najlepiej
Bir domuzun gökyüzünü gördüğü gibi kesin göreceksin bazı şeyleri (domuzlar yukarı bakamaz)
Zobaczysz (coś) jak świnia niebo
Sağlıklı bir bedende, sağlıklı bir ruh olur
W zdrowym ciele zdrowy duch
İyi biten her şey iyidir
Wszystko dobre, co się dobrze kończy
Kadın evlenmeden önce, erkek evlendikten sonra ağlar
Kobieta płacze przed ślubem, a mężczyzna po.
Bir gümüş paraya, kendi erkek kardeşini satacaktı
Za dukata brat sprzeda brata
Polonya Atasözleri
Biednemu zawsze wiatr w oczy, a bogatemu to i diabeł dzieci kołysze
Zengin bir adam, çocuklarını uyuşturacak bir şeytana bile sahiptir.
Bez soli smutna biesiada
Tuzsuz şölen üzgündür.
Nie od razu Kraków zbudowano
Kraków bir kerede inşa edilmedi.
Ładnemu we wszystkim ładnie
Güzel bir kişi, her giysinin içinde güzeldir.
Gdzie kucharek sześć, tam nie ma co jeść
Altı aşçının olduğu yerde, yiyecek hiçbir şey yok.
Nie wszystko złoto, co się świeci
Parlayan her şey altın değildir.
Duch chętny, lecz ciało mdłe
Ruh istiyor ama beden zayıf.
Dobrego i karczma nie zepsuje, a złego i kościół nie naprawi
İyi bir adam meyhanede bile bozulmayacak, kötü bir adamsa kilisede bile düzelmeyecektir.
Czekaj, tatka, latka
Bekle baba, yıllarca..
Nie mów o nikim, nie będą o tobie.
Başkaları hakkında konuşmayın, sizin hakkınızda konuşmayacaklardır.
Dobry żart tynfa wart
İyi bir şaka, tynf (eski bir polonya kuruşu) değerindedir.
Lepiej późno niż wcale
Geç olması, hiç olmamasından iyidir.
Nie chwal dnia przed zachodem słońca
Gün batımından önce günü övme.
Gadał dziad do obrazu, a obraz [do niego] ani razu
Dilenci resme konuştu, ama resim hiçbir cevap vermedi. (duvara konuşmak)
Dopóty dzban wodę nosi, dopóki mu się ucho nie urwie
Sürahi kulpu kopana kadar suyu taşır.
Nie dziel skóry na niedźwiedziu
Hala ayıdayken derisini paylaşma.
Gdy kota nie ma, myszy harcują
Kedi olmadığı zaman, fareler oynayacaklardır.
Nieznajomość prawa szkodzi
Kanunların cehaleti zararlıdır.
Gdy pies je, to nie szczeka, bo mu miska ucieka
Köpek yerken havlamaz, çünkü yiyeceği kaçar. (ağzın doluyken konuşma)
Gdy się człowiek spieszy, to się diabeł cieszy
Bir adam acele ettiği zaman, şeytan mutludur.
Kto ucieka, winnym się staje
Kaçmak seni suçlu yapar.
Gdzie drwa rąbią, tam wióry lecą
Nerede kereste kıyılıyorsa, orada talaşlar uçar.
Gdzie zgoda, tam i siła
Nerede rıza, orada güç.
Jak Kuba Bogu, tak Bóg Kubie
Yakup Allah a nasıl ikram ettiyse, Allah da Yakup a öyle ikram edecektir.
Gdzie diabeł nie może, tam babę pośle
Şeytan gidemediği yere, bir kadın gönderecektir.
Kiedy wszedłeś między wrony, musisz krakać jak i one
Kargaların arasındayken kargalar gibi öt.
Gdzie dwóch się bije, tam trzeci korzysta
Nerede iki kişi dövüşürse, orada üçüncü kişi kazanır.
Kropla do kropli i będzie morze
Damlaya damlaya, deniz olacak.
Kowal zawinił, [a] Cygana powiesili
Demirci suçluydu; ama onlar çingeneyi astı. (günah keçisi olmak)
Gość w dom - Bóg w dom
Misafir evde - Tanrı evde. (Polonya misafirperverliği)
Kruk krukowi oka nie wykole
Bir karga, başka bir karganın gözünü gagalamayacaktır.
Kto daje i zabiera, ten się w piekle poniewiera
Kim verir ve sonra onu geri alırsa, cehenneme geri gider.
Kto szybko daje, dwa razy daje
Çabuk veren ikinciyi verir.
Grosz do grosza, a będzie kokosza
Kuruşlarını topla ve bir tavuk satın al.
Şubat geldiğinde, ayakkabılarının altını çivile.
Każdego ciągnie do złego
Kötüye herkes caziptir.
Kto rano wstaje, temu Pan Bóg daje
Erken kalkan, Allah tarafından mükafatlandırılır.
Kto nie słucha ojca i matki, ten się posłucha psiej skóry
Kim babasını ve annesini dinlemiyorsa, köpeklerin postunu dinliyordur.
Lepsza jedna panna niż cztery wdowy
Bir genç kız, dört duldan iyidir.
Nie ma tego złego, co by na dobre nie wyszło
Kötü şeyler sık sık (senin için) iyi hale gelirler.
Między młotem a kowadłem
Çekiç ile örs arasında.
Lepszy wróbel w garści niż gołąb na dachu
Elindeki serçe, çatıdaki güvercinden iyidir.
Myszy harcują, gdy kota nie czują
Fareler etrafta oynar, kedi kokusu almadıklarında.
Najlepsze mienie - czyste sumienie
En iyi varlık – temiz bir vicdan
Los szczęście rzuca, ale nie każdy je łapie
Kader şans verir; ama herkes kullanamaz.
Na pochyłe drzewo wszystkie kozy skaczą
Tüm keçiler ağaçlara atlamaya meyillidir.
Nie masz na upór lekarstwa
İnatçılığını iyileştiremezsin.