Kafka’dan Ahmed Arif’e: İlham Veren Mektuplar

Dünya edebiyatının herkes tarafından okunup beğenilen kitaplaştırılmış mektupları, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin hala kitapseverlerin gözbebeği.
Kafka’dan Ahmed Arif’e: İlham Veren Mektuplar

Yüzyüze söyleyemediklerimizi ama bir şekilde anlatmak istediğimiz her şeyi dijitalleşen dünyada anlatmanın bir sürü yolu var. Mail, SMS, WhatsApp mesajları ve diğerleri.. Peki ya bizden evvel bu anlatma isteklerini mektuplarla gerçekleştirenler, onlar nasıl yaptılar dersiniz?

Kimileri kitaplaştırıldı, kimileri kulaktan kulağa yayıldı ve kimilerinin varlığından bile haberdar değiliz. 5 yıl süren mektuplaşmada sadece 3 kez yüz yüze görüşebilen Kafka ile Milena’dan, imkansızlıklar içinde aşkını kağıtlara haykıran Ahmed Arif’e değin edebiyat severlerin okumaktan hiç bıkmayacağı eserler. Yazanın duygusunu sayfaların arasında bulmak bu olsa gerek.

Milena’ya Mektuplar- Franz Kafka

Üç kez nişanlanmasına rağmen evlenemeyen Kafka ve evliliği yavaş yavaş bölünmeye başlayan Milena arasındaki bu mektuplar şüphesiz dünya edebiyatının en nadide mektuplarıdır. Her şey Milena’nın Kafka’ya öykülerini Çekçe’ye çevirmeye teklif etmesiyle başladı. Bu teklif ve ardından gelen mektuplaşmalar 5 yıl sürdü. Bu beş yıl içerisinde 3 kez yüz yüze görüşebildiler. Tüketim çılgınlığının her geçen gün arttığı bu yüzyılda, 3 kez görüşmek ne kadar tuhaf gelse bile Kafka’nın mektuplarına yansıyan sevgisi aslında mesafelerin önemli olmadığını yüzümüze çarpıyor dersek herhalde abartmış olmayız.

“Ah! Milena, bir göğüs havayı solumak için nasıl daralıp genişliyor, aklım almıyor, senden nasıl uzak kalınır, aklım almıyor.”

franz-kafka.jpg

Leylim Leylim- Ahmed Arif

Kilometrelerce uzaktan aşkını ve sevgisini kalem kağıt ardımıyla anlatmaya çalışan ve mektup alamadıığı için sevdiğinden kendini mağlup ilan eden adamın satırları.. Ahmed Arif’in aşkına derin bir dostlukla cevap veren Leyla Erbil’e “Sen ister dostum ol ister sevgilim, yeter ki hayatımda ol. Sen bana geldikçe sana ihtiyacım olacak. Senden başka hiçbir isteğim yok.” Diyerek ondan vazgeçemeyeceğini belirtmiştir.

“Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."

ahmed-arif.jpg

On Üç Günün Mektupları- Cemal Süreya

Cemal Süreya’nın ikinci eşi olan Zuhal Hanıma ‘on üç gün’ boyunca yazdığı mektuplardan oluşan bu kitap, Süreya’nın günlük hayatından da kesitleri gözümüzün önüne getriyor. Zuhal Hanıma hastanede geçen günlerinde destek olmak, her zaman yanında olduğunu belli etmek için yazdığı mektuplar, Cemal Süreya öldükten hemen sonra kitaba dönüştürüldü. Kitapta aynı zamanda on üç günün haricinde Cemal Süreya’nın yazdığı 38 mektup da eklenmiş durumda.

“..Seni sevmek ne güzel.

Kadınım.

Yarim.

İpekböceği sesli sevgilim.”

cemal-sureya.jpg

Piraye’ye Mektuplar- Nazım Hikmet

Çankırı Cezaevi’nde yaptığı küçük tahtadan çantada saklamıştı Piraye’ye olan mektuplarını Nazım hikmet. Mektupları hepsinin kitaptakilerin olmayacağını belirten Memet Fuat, “Bu kitaptakiler, Nâzım'ın Piraye'ye yazdığı mektupların hepsi mi? Çantadakilerin hepsi...
Belki bir gün başka yerlerden de bir şeyler çıkar, bilemem." demiştir. Nazım’ın en güzel aşk şiirlerini yazdığı kadının Piraye olduğu hep söylenir. Tüm mektuplarda olduğu gibi Nazım-Piraye mektuplarını okurken de mesafeleri, özlemi ve aşkı görmemeniz imkansız.

“seni düşünmek ne güzel şey

ümitli şey

dünyanın en güzel sesinden en güzel

şarkıyı dinlemek gibi bir şey.

fakat artık ümit yetmiyor bana,

ben artık şarkı dinlemek değil

şarkı söylemek istiyorum...”

Nazım Hikmet

Theoya Mektuplar- Vincent van Gogh

Vincent van Gogh’un melankolik dünyasını, hayatını sanat anlayışını, sanat ve renk kaygılarını merak edenlerin okuması gereken bir eser. Yaşadığı dönemde eserlerin ne kadar beğenlmese de öldükten sonra ise herkesin sevdiği tabloların sahibi bir sanatçı olmuştur. Melankolik ruh halini müthiş eserlere çeviren van Gogh,  “eserlerime yüreğmi ve ruhumu harcıyorum, bunu yaptığım için de aklımı kaybettim” demiştir.

"..ne zaman tanımlanamayacak,anlatılamayacak kötü bir perişanlık imgesiyle karşılaşsak -yapayalnızlık,yoksulluk,elem,herşeyin sonu ya da en aşırı ucu-kafamızda tanrı düşüncesi uyanıyor.hiç değilse bende böyle oluyor bu..."

van-gogh.jpg

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.