İndirim marketlere yasak gelince, enflasyon mu düşecek?

Son dönemde yasa tasarısı seviyesine gelen ama yıllardır tartışılan bir konu var. İndirim marketler ve bize ettikleri. Farklı sebeplerle bu dönemde esnaf ile teşvik-i mesaim fazla. Bu yazı da biraz bu vesile ile ortaya çıktı.
İndirim marketlere yasak gelince, enflasyon mu düşecek?

Vurun “indirim marketleri”ne! Peki “enflasyon” nasıl kurtulur?

İndirim marketlere yasak gelince, enflasyon mu düşecek?

Son dönemde yasa tasarısı seviyesine gelen ama yıllardır tartışılan bir konu var. İndirim marketler ve bize ettikleri. Farklı sebeplerle bu dönemde esnaf ile teşvik-i mesaim fazla. Bu yazı da biraz bu vesile ile ortaya çıktı.
 
Bendeniz sadık bir süpermarket müşterisi idim. Bir markaya sadık olduğum söylenemez ama evime yakın olanlar arasında mekik dokurum senelerdir. Son iki üç yıldır ise, indirim marketler de eklendi aralarında gidip geldiğim süpermarket listeme. Sebebi yaptıkları iyi iletişim ve üstüne verdikleri doğru hizmet diyebilirim. Reklamlarda söyledikleri dışında bir vaatleri yok, ki o da çok da bir şey değil. Uygun fiyata kaliteli ürün. Tüketici olarak bunu istemiyor muyuz zaten.
 
Daha önce indirim marketlere neden mi gitmiyordum? Ucuz ürün satıyorlar diye düşünüyordum. Ucuz ürün, kalitesiz ürün demek değil mi? Aynı ürünü 3’te 1’i fiyata aldığınızda kalitesiz olmasını bekliyorsunuz doğal olarak. Böyle öğretildi bize, kalite eşittir daha fazla fiyat. Bazı ürünlerde hala geçerli bu durum. Ama indirim marketleri indirimi dönemsel değil sürekli hale getirdiklerinde başka bir yöne evrildiler. Kötü ürün uygun fiyatlı da olsa, bir süre dayanabilir piyasada. Teorisini böyle okuduk her yerde, piyasada da örneklerini çok gördük. Lakin indirim market ürünleri, satmaya devam ediyordu. Denedim, kendim de test ettim, özellikle gıdada, kalitesiz değiller. Kampanyalarla belirli marka ürünlerin dönemsel olarak uygun fiyata satılması ihtiyacı olan ürünü yakalayan için zaten nimet. Ama gıda konusunda dönemselliğin ötesinde -damak tadı farkını bir kenara bırakırsak- sürekli avantajlı fiyata ürün sağlayan bir sistem kurulmuş. Mekik dokuduğum marketler arasına ekledim zamanla üçünü de. Farklı ürünler için uğradığım alışveriş noktalarım artık şunlardan oluşuyordu, bir lüks market, iki yerel market, iki zincir süpermarket, 3 indirim marketi ve semt pazarı.

Böylece karşılaştırma şansım da arttı. Sonra dijitalleşme ile beraber marketlerin sunduğu avantajlar konusunda esnaf daha da geride kalmaya başladı. E-ticaret büyüdü, esnaf kendisini dönüştüremediği için online bakkallar ortaya çıktı. Balkondan sepet sallamak yerine telefondan uygulama ile sipariş vermeye başladık. Esnafla temasım ise, marketlere veya online marketlere karşı “kahraman bakkal” algımı dağıttı biraz. Tüketiciye ulaşmak için cebindeki telefona girmeye çalışan onlarca girişim, rekabet için bin bir takla atarken, dükkanında rafa dizdiği ürünlerin, - rafta durması en kolay ürünleri seçerek hem de- fiyat avantajı da yokken alınmasını beklemek, biraz fazla romantizm içeriyor. Gerçekçi olmak gerekirse, bakkallar dönüşmediği sürece işleri çok zor.
 
Hal böyleyken, enflasyon tartışmalarını göbeğine indirim marketlerin oturması abesle iştigal geliyor bana. İndirim marketleri engelleseler, kazanan bakkallar olmaz ki, depo kurar oradan ticaret yapar yine birileri ve biz de gidip oradan alışveriş yaparız. Neden mi? Çünkü artık fiyat konusunda uyandık. İndirim marketler -yola çıkarken amaçları bu olmasa da- alışverişi demokratize ettiler. Ülke çapında fiyat kontrolü yapma imkanı sundu hepimize, rakiplerine de. Fiyatlara ulusal düzeyde standart getirdiler. Fiyat artışının veya düşüşünün görünür olmasını sağladılar, dijitalizasyonun da avantajı ile.
 
İşin en önemli kısmı, bu yaptıklarını sürdürülebilir kıldılar. Üreticiye kadar indiler. Portakal bahçeleri aldılar. Çiftçiye yatırım yaptılar. Kapadokya'da tonlarca limonu saklamak için mağaralar kiraladılar. Türkiye’nin her yerine aynı kalitede ürünü aynı fiyata sürekli olarak götürebilmek için üretim örgütlediler. Sonra bunları dağıtmak için lojistik altyapılarını düzenlediler. Tüm bunları yaparken de daha verimli yaparak fiyat avantajı sağlamaya çalıştılar. Ve başardılar. Giderek büyüdüler, her yıl 5.000 yeni mağaza açtılar, 20.000’den fazla kişi eklendi çalışanlarına. Esas enteresan şey ise bu andan sonra oldu. Bir süre bunun sürdürülebilir olacağına inanmayan marketler, o fiyatlara inmedikleri takdirde satış yapamayacaklarını gören marketler de o fiyatlara indiler. İndirim marketlerin fiyat makası giderek azaldı. Çünkü diğer marketler de üretime indi, lojistik verimi gözetti.
 
Peki durum böyleyken ve hala indirim marketler kaliteli ürünü ve hatta aynı ürünü daha uyguna satarken, enflasyon mücadelesinde hedefe neden onlar konuyor. Zaten birer indirim markete dönüşmüş diğer zincir marketler de bir sonraki hedef olacaklar o zaman, yakındır. Affedersiniz ama, bana mantıklı gelmiyor.
 
Bir şeyin neye yaradığını, en iyi var olmadığında ne olacağını düşününce anlarız ya, haydi gelin tersten soralım; yarın sabah hepsi kapatılsa ne olur?
 
Makro ölçekte şunlar olur;

1. Kimse indirim marketlerin diğer satıcılardan daha pahalıya sattığını iddia edemez. O zaman fiyatlar azalmayacağı için, hatta rekabet ve piyasa üzerindeki baskı azalacağı için, fiyatlar artacağı için, enflasyon düşmez, hatta artar.

2. Minimum 150.000 çalışan ıssız kalır, istihdam azalır, domino taşı etkisiyle bu durum ekonomiye negatif yansır.

3. Üretici büyük bir desteğini ve alım garantisini kaybeder, büyük oranda zarar eder. Tarımdan, üretimden kaçan üretici, bizi üreten ülke hedefinden bir miktar daha saptırır.
 
Mikro ölçekte ise şunlar olur;

1. Uygun fiyata ürün bulma şansımız çok azalır.

2. İndirim marketi olma iddiası, şeffaf fiyat ile doğal denetleme sistemini getirmişti. Bunu kaybederiz, toptancının bakkalın, -online bakkal da olsa- insafına kalırız.

3. Doğru ürün doğru fiyat buluşmasını getiren sistemi kaybederiz. Belki yine ucuz ürün buluruz bir şekilde ama, kaliteyi kesin kaybederiz.
 
Aslında durumu kısaca şöyle özetleyebilirim, indirim marketler -yine çıkış amaçları o olmasa da- doğru ürün doğru fiyat sistemini getirdi. Denetleme şansı getirdi. Önlerine çıkmaktan vazgeçip, yaptıkları şeyi kopyalayan süper marketler boşuna “doğru” kelimesi içeren kampanyalar yapmıyor. Hepsi indirim marketi fiyatlarına indi, bunu sağlayan bu sistemdir. Bunu sadece fiyat rekabeti veya ucuzculuk olarak ele alamayız. Senede bir kaç kere indirim yapmak ile sürekli uygun fiyata ürün satmak başka şeylerdir. Uygun fiyata ürün buldum kampanya sürdürülebilir değildir. Doğru üretici ve üretim sistemi ile sürdürülebilir doğru fiyat politikası yakalanabilir.
 
Bana hak verdiyseniz bir sonraki sorunuz şu olabilir, hedef tahtasına indirim marketleri koymak yanlış. Peki kimi koymalı? Gelin hedef tahtasına kimi koyacağımızı tartışmayı bırakıp, hedef tahtasını ters çevirip ondan bir masa yapalım. Oturalım masanın etrafına, defteri kalemi elimize alalım, doğru ürün doğru fiyat politikası icin üretimden dağıtıma nasıl organize olmalıyız bunu konuşalım.
 
“Sanki çok kolay” dediğiniz duyar gibiyim. Değil elbet. Ama kolay olacak diyen de olmadı.

Atıl Ünal

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum