İdeal Demokrasi

Robert Dahl'ın ideal demokrasi arayışı ve kriterleri
İdeal Demokrasi

Robert Dahl demokrasi tanımına ilk olarak demokratik sürecin kriterlerini inceleyerek başlamaktadır. Bunu da bir sorudan hareketle yönelir; politika hakkındaki kararlara katılım için eşit derecede hak sahibi olmaları gerekliliğini karşılayacak kriterler mümkün müdür?

Bu sorudan hareketle böyle beş standart olduğunu düşünür. İlki etkin katılımdır. Bir politika bir birlik tarafından kabul edilmeden, politikanın ne olması gerektiği konusunda herkes eşit ve etkin imkanlara sahip olup sunabilmeleri. İkincisi oy kullanma eşitliğidir. Buna göre, herkesin oy kullanma hakkı olmalı ve bütün oylar eşit sayılmalı. üçüncü olarak, bilgi edinebilme olanağını sunar. Bu da alternatif politikalar ve onların muhtemel sonuçları üzerinde bilgi edinmek için eşit ve etkin imkanlara sahip olması gerektiğidir. Bir diğeri, gündem kontrolüdür. Gündeme konulacak konular, maddeler olacağına karar verme hakkının olmasıdır. Son olarak yetişkinlerin dahil olması vardır. Sürekli olarak ikamet eden yetişkinlerin tümü ya da çoğu bu haklara sahip olmalarıdır. Bu kriterlerin hepsi topluluğun politikasını belirlemekte politik açıdan eşit olması için gereklidir. Bunlardan biri bile yerine getirilmez ise siyasal eşitlik yitirilir.

Dahl daha sonra bu kriterleri devlete uyarlanabilirliğini sorgular ve var olan bir birlik tam anlamıyla demokratik olabilme olasılığı üzerinde durur. Fakat tek ihtiyaç sadece bu kriterler değildir. Demokratik olmayan rejimlerin yöneticileri, genellikle kendi yönetimlerini eski zamanlardan kalan ve çoğu insanın bir devlet yönetiminde yer almak için yeteri kadar nitelikli olmadığı inancına dayanarak haklı çıkarmaya çalışırlardı. Demokrasinin uygulanabilir herhangi alternatifine göre en az on avantajı vardır. Bunlardan ilki zorbalığı önlemektir. Demokrasi zalim ve kötü otokratların yönetime geçmesine engellemeye yardımcı olur. İçinde yaşadığımız yüzyılda dahil tarih boyunca paranoya, çıkarcılık, ideoloji, milliyetçilik, dini inançlar, doğuştan üstün olduğu düşüncesi gibi dürtülerden etkilenen liderler, devletin zor kullanma ve şiddet araçlarını kötüye kullanmışlardır. Bunlara Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği, Nazi Almanya'sı lideri Adolf Hitler gibi örnekler verilebilirken aynı zamanda halkçı yönetimlerde benzer tutumlar zaman zaman görülmüştür. Halkçı yönetimlerde kendi yasalarına uyan yabancıla vatandaşlarına yönetime katılma hakkından mahrum bırakmışlardır.

Demokrasinin avantajlarından bir diğeri temel hakları sağlamayı garanti etmesidir. Haklar demokratik bir yönetim sürecinin yapı taşlarıdır. Vatandaşları katılım hakkı, görüşlerini açıklama hakkı, tartışma hakkı, oy verme hakkı ve oyların eşit sayılmasını isteme haklarına sahiptirler. demokratik olmayan rejimlerde bu haklar yoktur. Temel demokratik hakları ve fırsatları oluşturan ve koruyan kurumlar demokrasi için gereklidir, sadece mantıken değil ampirik açıdan da demokrasinin var olabilmesi için gerekli koşullardır. Üçüncü olarak genel bir özgürlük sağlaması yani vatandaşlarına daha geniş kişisel özgürlük alanı sağlar. Demokrasinin olmazsa olmaz olan hak, özgürlük ve fırsatlarına ek olarak demokratik toplumdan yaşayan vatandaşları daha geniş imkanlara sahiptirler. Burda Robert Dahl Periklesin söyleminden de örnek verir. Perikles "yönetim  konusundaki özgürlüğümüz günlük hayatlarımızada yansır." demesi modern demokrasi içinde geçerli olduğunu düşünür. Dahl'a göre dördüncü olarak demokrasi insanların kendi temel çıkarlarını korumalarında yardımcı olur. Tercih edilen, ihtiyaç duyulan hayatımızı şekillendirebileceğimiz başka haklarımızı da korur ve desteklemektedir. Beşinci olarak, sadece demokraside insanların kendi kaderini tayin etme özgürlüklerini yaşayabilmeleri için kendi seçtikleri kanunlar olanağında azami olanağı sağlar. Demokrasinin altıncı avantajı ise, sadece demokratik bir hükümetin ahlaki sorumlulukların yerine getirebilmesi için azami fırsatı tanıyabilmesidir. Bir sonraki avantaj ise demokrasi, insani gelişimi mümkün olan diğer alternatiflerinden daha çok desteklemesidir. Sekizinci avantajı ise göreceli olarak daha çok siyasal eşitlik sağlamasıdır. bunlara ek olarak iki ayrı avantaj daha eklemektedir. Bunlardan biri barış diğeri ise refahtır. Modern temsili demokrasiler birbirleriyle savaşmazlar. Demokratik yönetime sahip olan ülkeler olmayanlara göre daha zenginlerdir. Modern demokratik ülkeler, piyasa ekonomisinin avantajlarına ve ekonomik büyümeye erişebilecek olan açık fikir ortamını, demokratik olmayan rejimlerin yönetiminden daha iyi sağlayabilirler.

Bunlar Dahl'a göre, kusurlarına rağmen demokrasiyi diğer alternatiflerinden daha çekici kılan yararlarıdır.

Demokrasinin kriterlerini ve avantajlarını inceleyen Dahl daha sonra siyasal eşitlik konusunu incelemektedir. Her insana, hayat , özgürlük, mutluluk ve diğer temel faydalar ve çıkarla konusunda eşit davranılması yargısına özsel eşitlik adını vererek inceler. Her insanın iyiliğini, diğerininkiyle eşit tutmamız gerekir. Özsel eşitlik ilkesi aslında nihai sınırda duruyor olmasına rağmen henüz oraya ulaşılmamış olduğunu düşünüyor ve neden bu ilkenin benimsenmesi konusunda inceleme yapmaktadır. İlk olarak ahlaki ve dini nedenler açısından bakmaktadır. Dünya üzerinde çok sayıda insan için bu ilke en temel ahlaki inançları ve ilkeleriyle uyumludur. İkinci olarak, diğer topluluklarda durum ne olursa olsun, bir devleti yönetirken çoğumuz bütün genel alternatifleri makul ya da inandırıcı bulmayız. Yani alternatif ilkeler zayıftır. Bir diğeri basirettir. Bir devletin yönetimi sadece büyük yararlar sağlamadığı, aynı zamanda büyük zararlar da verebildiği için basiret, hükümetin olağanüstü kapasitesinin ne yönde kullanılacağına dair dikkatli bir tedbir sağlar ve son olarak da kabul edilebilirlik. Kabul edilmesi basiretli bulunan ilke pek çok kişi tarafından da öyle bulunacaktır. Dahl'a göre, özsel eşitliği ahlak, basiret ve kabul edilebilirlik temelinde haklı çıkan bir yönetim ilkesi olarak yorumlandığında alternatiflerinden daha anlamlı görünüyor. Karar alırken hükümet bu kararların bağladığı herkesin iyiliğine ve çıkarlarına eşit derecede önem vermeli.

Yönetimin, kendini genelin iyiliği için yönetime adamış, bilgi açısından diğerlerinden daha üstün olanlara yer verilmesi fikri demokratik fikirlerin en önemli rakibi olmuştur. Bunlar Platon'un da "koruyucular sınıfı" adını verdiği gruptur. Burada sıradan insanların yönetmeye yetmedikleri düşüncesi vardır. Koruyucular genel olarak neyin iyi olduğu ve onu elde etmenin en iyi yollarının neler olduğu konusundaki bilgileriyle daha üstündürler. Bu konuyu eleştiren Dahl, buradaki açıklardan bahseder. Bunlardan ilki bazı ikinci derecede kararları uzmanlara bırakmak, önemli kararlardaki son kararı da onlara bırakmak demek değildir. İkinci eleştirisi, bireylerin verdikleri kişisel kararlar bir devletin yönetiminin verdiği ve uyguladığı kararlara eş değer değildir. Bir devleti yönetmek sadece bilimsel bilgiden fazlasını gerektirir. Etik yargılar ve dürüstlük bakımından sadece bilginin yetmeyeceğini düşünmektedir. Koruyuculuk aynı zamanda açık kolay bir şekilde despot bir yönetime dönüşebilme tehlikesi taşımaktadır. Bir süre sonra ya da birkaç nesil sonra da olsa kolay bir şekilde kendi çıkarları şeklinde devleti yönetebilecek konuma sahip olurlar. son olarak bu ütopyalar kurgulandığından çok farklıdır.

Bir devletin kanunlarına tabi olan her yetişkinin, devletin demokratik yönetimi sürecine katkıda bulunmak için yeterince nitelikli olduğu düşünülmelidir. Demokratik olarak yönetilen bir devlette, vatandaşlar, geçici olarak orada bulunanlar ve kendilerine bakmaktan aciz oldukları kanıtlanmış kişiler dışında, kanunlara tabi olan bütün insanlardan oluşmalıdır. Bundan dolayı, vatandaşlık eğitimi veren kurumlar yetersiz kalır ise güçlendirilmelidir. Demokratik hedeflere inanan bizler vatandaşların ihtiyaç duydukları yeterliğe ulaşabilmelerinin yollarını aramakla yükümlüyüz.

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.