Feminizm

Feminizmin doğuşu ve farklı akımları...
Feminizm

Feminizm, ideolojik olarak özgül, siyasal olarak bağımsız bir harekettir. Kadınların erkeklere göre dezavantajlı, ikincil, ezilen ve sömürülen taraf olduğunu savunmaktadır. Diğer ideolojilerden farklı olarak kadın ve erkek olma özelliklerinin kültür içinde anlatılması ile dikkat çekmektedir. Kadınların bağımlı olduğu sosyal ve siyasal bir düzen vardır fakat bu durum "normal" değildir, buna başkaldırılmalıdır, görüşünü savunmaktadır. Bu başkaldırışla düzeni değiştirmenin mümkün olduğunu çünkü bu durumun doğal ve değişmesi imkânsız biyolojik farklılıklar sonucu oluşmadığını savunmaktadır.

Geçmişe bakıldığında bütün toplumlarda kadınların ikincilleştirildiği ve ezildiği görülmektedir. Bu duruma ilk bilinçli başkaldırı, 17. ve 18. yüzyıllarda kapitalizmin ortaya çıktığı burjuva devrimlerinin yaşandığı, üretimin el değiştirdiği döneme denk gelmektedir. Ev ile iş birbirinden ayrılınca erkekler üretime katılırken, kadınlar da ev ile özdeşleştirilerek üretim dışına atılmıştır. Bu dönemde burjuva sınıfının ortaya çıkmasıyla eşitlik ve özgürlük kavramları önem kazanmaya başlamıştır. "Ancak, bu soyut ve genel olarak tanımlanmış farklılıkları dikkate almayan bir eşitlik anlayışıdır." Günümüz eşitlik ve özgürlük anlayışından epey farklı olan bu anlayışta kadınların da yeri yoktur.  Kadınlar yeni toplum ideallerinin dışında tutulmuştur. Bunun fark edilmesi ise ancak 19. Yüzyılda toplumsal bir harekete dönüşebilmiştir.

Feminizmdeki yaklaşım ve stratejilerle kadınlara uygulanan baskıyı tanımlamaya, sorunları sebep sonuç bağlamında açıklamaya çalışmaktadır. Farklı çözümlerle de çeşitli kıstaslara göre feminizm farklılaştırılabilmektedir. Liberal, Marksist, Sosyalist, psikanalitik, varoluşçu, kültürel, post modern feminizm başlıkları altında, farklı feminizmlerin incelenebilmesi mümkündür.

Liberal feminizm özetle; liberal politikalardan beslenerek, kadınların temel hak ve özgürlüklerini kullanmasında devlet müdahalesini reddeder ve kadınların da erkekler kadar bu hakları kullanabilmesi gerektiğini savunan bir akımdır.

18.yüzyılda Mary Wollstonecraft ‘ın öncülüğünde ortaya çıkan bu feminizm türü daha sonra da liberalizmin de esas itibariyle bireysel özerklik, özgürlük, eşitlik, hukukun üstünlüğü gibi temel ilkeleri de içermesi sebebiyle diğer feminizm türlerine, feminist hareketlere önce olmuştur. Yani diğer hareketlerin de liberal feminizmden etkilendiği görülmektedir. 

Liberal Feminizmin Güçlü Yönleri;

  • Tarihsel bağlamda kadın hareketlerinin oluşması ve gelişmesinde temel olmuştur.
  • Kamusal ve özel alan ayrımını irdeleyerek kadının erkeğe bağımlı hale gelmesini açıklaması, kadın sorununu anlamada önemli bir adımdır.
  • Kadınların siyasi ve hukuki haklarını alması konusunda katkı sahibidir.

Liberal Feminizmin Eksik Yönleri;

  • Kadın ve erkeğin siyasal ve hukuksal yönden eşit hakka sahip olması, kadın ve erkeğin eşit olduğu anlamına gelmez.
  • Liberal feminist yaklaşım daha çok siyasal ve hukuksal hak eşitliği bağlamında tartışmalara yoğunlaştığından, kadınların karşı karşıya kaldığı sosyal, ekonomik ve kültürel eşitsizlikleri göz ardı etmiştir.
  • Toplumlarda kadın erkek olduğuna bakılmaksızın gelir dağılımı, eğitimde fırsat eşitsizliği, bölgeler arası eşitsizlik gibi eşitsizlikler de görülmektedir. Dolayısıyla yalnızca kadınlar değil, erkekler de bazı hak ve özgürlüklerden mahrum olarak yaşayabilmektedir.
  • Liberal feminist yaklaşım, kadın erkek eşitliğini hukuksal ve siyasal alanda sağlama savaşı verdiyse de erkek egemen yapıların işleyişine kadın gözüyle bakabilme noktasında yetersiz kalmıştır.

Radikal feminizmin örgütlenme biçimi farklıdır. Hiyerarşik olmayan esnek gruplar içinde örgütlenilmelidir. Bu örgütlenme erkeklerden ayrı, onlara kapalı olmalıdır. Marksizmdeki "praksis" yani deneyimle dünyayı değiştiren bireyin dünyayla özgür ve yaratıcı bir ilişki kurması anlamına gelen kavramı, eylem ve direniş biçimi olarak önemsemektedirler. İktidar hiyerarşisi, toplumsal cinsiyet üzerinde temellendiği için örgütlenmede "kız kardeşlik dayanışması"ndan söz edilmektedir. Temel dayanak kız kardeşliktir, rekabet, bölünme ve ayrışma işe yaramamaktadır. Kardeşlik duygularıyla tüm kadınlar bir arada küçük ve esnek gruplar halinde olmalıdır. Bilincin yükseltilmesi için toplantılar yapılmaktadır ve gündelik yaşam pratikleri, ataerkil sistem tahlili, mahrem konuların tartışması gerçekleştirilmektedir.

Radikal Feminizmin Güçlü Yönleri;

  • Patriarki kavramı ile kadın erkek arasındaki cinsiyet eşitsizliğini açıklama ve ataerkil toplum yapılarının önemini vurgulamada önemlidir.
  • Patriarkal toplum yapılarının derinlemesine irdelenmesinin yanı sıra diğer toplumsal etkenlerin de kadınları erkeğe nasıl bağımlı hale getirdiğini açıklaması, kadın sorununun çeşitliliğini ve farklılığını göstermesi açısından önemlidir.
  • Kadının uğradığı sosyal, ekonomik, kültürel baskıyı kadın bakış açısıyla başarılı şekilde incelemiştir. Aynı şekilde ataerkil yapılar da kadın bakış açısıyla irdelenmiştir.

Radikal Feminizmin Eksik Yönleri;

  • Toplumsal cinsiyete odaklanılmış ancak var olan diğer eşitsizlikler yeterince incelenememiştir.
  • Kadınların maruz kaldığı baskı hep erkek egemen yapının işleyişi ile açıklanmaya çalışılmıştır. Oysa birçok kadın farklı etnik,ırk, azınlık ve dinsel gruba ait olduğu için de baskı altında kalabilmektedir. Örneğin Müslüman bir kadın, kadın olduğu için değil Müslüman olduğu için baskı görebilmektedir.
  • Toplumdaki diğer eşitsizlik düzenlerinin patriarkal olmayan kısmını göz ardı etmektedir. Örneğin, bir kadının başka bir kadın tarafından baskı altına alınıp kontrol edilebilmesi de mümkündür.

Sonuç olarak hesaba katılması gereken toplumsal eşitsizlikler yalnızca cinsiyetle sınırlı olamayacak kadar geniştir.

Sosyalist Feminizm

Kadın sorununu öncelikli olarak ekonomik temelde ve daha sonra cinsiyete dayalı toplumsal ilişkiler çerçevesinde ele alırlar. Yani sosyalist feministler kadının ezilmesinde sınıfın yanında toplumsal cinsiyete de yer vermektedir.

Marksizmin cinsiyet ilişkilerini önemsememesi, sosyalist feministler için bir eleştiri noktasıdır ve Marksist teori bu kadınlar tarafından yeniden teorileştirilmeye çalışılmıştır. Daha önce liberal feministleri anlatırken özel-kamusal alan anlamında erkeklere özel bir durum olduğuna değinildiği gibi Marksizmde de birey kategorisi  kadınları kapsamaz. Liberaller için bu ‘birey’ in sınıfı, ırkı, cinsi vb yokken Marksizmde ise sınıf var ancak cinsiyet yoktur. Sınıf da erkeklere özgü bir kategoridir.

Belirli bir sınıf içerisinde erkeğin ve kadının arasında da eşitsizlik vurgulanır. Buna göre aynı sınıf içerisindeki kadın ve erkek benzer yaşam şanslarına sahip değildir. Erkeklerin sınıf konumları ne olursa olsun kendileriyle aynı sınıf olan kadınlardan daha fazla fırsat ve şansa sahip oldukları görülmektedir.

Sosyalist Feminizmin Güçlü Yanları;

  • Kadınların ekonomik açıdan nasıl sömürüldüğünü açıklamada, literatüre önemli katkıları olmuştur.
  • Kapitalist ekonomik sistemde kadınların neden örgütsüz ve düşük ücretli bir yedek işgücü olarak erkeklere karşı rekabet öğesi olarak kullanıldığını diğer yüklerden daha iyi açıklamıştır.
  • Bu yaklaşımda, erkeklerin egemen olduğu toplumsal yapının eşitsiz ilişkilerin bir uzantısı olduğu hakkında önemli noktaların açılımları sağlanmaktadır.

Sosyalist Feminizmin Eksik Yanları; 

  • Ekonomik etkenlere fazla ağırlık vermektedir.
  • Eşitsizliğin sosyal, kültürel,siyasal temellerini yeterince irdelememektedir.
  • Kadın ve erkek emeğinin kapitalist sınıf tarafından sömürülmesini açıklamadaki başarısını kadın erkek tarafından sömürülmesinde gösterememektedir. Farklı bir deyişle kapitalist ekonomik yapıda neden erkeklerin kadınlar tarafından değil de kadınların erkekler tarafından sömürüldüğü gerçeğini açıklamada yetersiz kalmaktadır.

YABANCILAŞMA

Kapitalizm koşullarında emek insanı insanlıktan kendi ürününden, birbirinden ve hayattan uzaklaştıran bir edim demektir.Sosyalist feministler de bu tanımın ruhuna bağlı kalarak bunu feminist düzende açıklamaya çalışırlar.

Kadınlar yabancılaşmayı cinsellik, annelik ve entellektüellik olmak üzere 3 alanda yaşamaktadırlar.İşçinin kendi ürünlerinden kopması gibi kadın da kendi bedeninden ve onun ürünlerinden kopmaktadır.Kendi bedeninde denetim yoktur ve diyet, güzelleşme gibi faaliyetlerle de kendini  ve bedenini başkaları için nesne olarak görmektedir. Annelik de cinsellik gibi kadınların yabancılaştırıcı deneyimi olabilir. Kendisinin karar veremediği çocuk sayısı ve doğum zamanı gibi durumlar onu kendi ürününe yabancılaştırmaktadır. Aynı şekilde kürtaja zorlama ya da kürtajın yasak olmsaı bu duruma örnek olarak gösterilebilmektedir.

Entellektüel olarak da kadınlar kendi entellektüel yeteneklerine yabancılaşmaktadırlar. Kadınların kalabalıklarda çekingen olması, fikirlerini söyleyememesi ve fikirlerinin önemsiz olduğunu düşünmeleri bu durma örnek oluşturmaktadır. Bu şekilde kadınların yabancılaşması  durumu açıklanabilmektedir. Bununla birlikte, feminizmin ataerkil iktidar eleştirisini de incelenmiş bulunmaktadır. Bu eleştiri, eylem ve teori olmak üzere iki temelde yükselmektedir.

Feminist mücadele ile feminist teori birbirini beslediklerinden biri olmadan diğeri geliştirilememekte ve dönüştürülememektedir. Bunlarla bağlantılı olarak feminizm, bilgi üretiminin eril niteliğini ortaya koyarak sosyal bilimlerin de çehresini geliştirmekte ve günden güne değiştirmektedir.

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.