Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri – En Güzel ve Anlamlı 15 Şiir

Fazıl Hüsnü Dağlarca 1914 yılında İstanbul’da doğmuştur. Eğitime başladığı ilk yıllardan itibaren şiir yazan şair edebiyatımıza önemli eserler kazandırdı.
Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri – En Güzel ve Anlamlı 15 Şiir

En Güzel ve Kısa Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri

Fazıl Hüsnü Dağlarca 26 Ağustos 1914 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Babası asker olduğu için eğitimini farklı illerde devam ettirmiş en son olarak Kuleli Askeri Lisesi’nden 1933 yılında mezun olmuştur. Fazıl Hüsnü Dağlarca 2008 yılında vefat etmiştir. Şair öldüğünde geriye birçok eser bırakmıştır. Bu içeriğimizde sizler için Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın en güzel ve şiirlerini derledik. İşte Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın kısa aşk şiirleri…

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri;

1. Mustafa Kemal’in Kağnısı

Yediyordu Elif kağnısını

Kara geceden geceden

Sanki elif elif uzuyordu inceliyordu

Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar

İnliyordu dağın ardı yasla

Herbir heceden heceden

 

Mustafa Kemal'in Kağnısı derdi kağnısına

Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı

Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik

Nam salmıştı asker içinde

Bu kez herkesten evvel almıştı yükünü

Doğrulmuştu yola, önceden önceden

 

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,

Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar

Kocabaş çok ihtiyardı çok zayıftı

Mahzundu bütün Sarıkız, yanısıra

Gecenin ulu ağırlığına karşı,

Hafiftiler, inceden inceden

 

İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında

Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri

Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim

Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına

Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti

Niceden niceden

 

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu.

Nazar mı değdi göklerden, ne?

Dah etti, yok. Dahha! dedi, gitmez.

Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gıcır gıcır

Nasıl durur Mustafa Kemal'in Kağnısı

Kahroldu Elifcik, düşünceden düşünceden

 

Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,

Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.

Geçer, götürür ana çocuk mermisini askerciğin

Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım

Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır

Düşerim gerilere iyceden iyceden

 

Kocabaş yığıldı çamura

Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar

Örtüldü gözleri örtüldü hep

Kalır mı Mustafa Kemal'in Kağnısı bacım

Kocabaşın yerine koştu kendini Elifcik

Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden.

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


2. Ağır Hasta

Üfleme bana anneciğim korkuyorum

Dua edip edip, geceleri.

Hastayım ama ne kadar güzel

Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.

 

Niçin böyle örtmüşler üstümü

Çok muntazam, ki bana hüzün verir.

Ağarırken uzak rüzgarlar içinde

Oyuncaklar gibi şehir.

 

Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum

Ağlıyorsun, nur gibi.

Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha

Duvardaki resimlerle, nasibi.

 

Anneciğim, büyüyorum ben şimdi,

Büyüyor göllerde kamış.

Fakat değnekten atım nerde

Kardeşim su versin ona, susamış.

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


3. Korku..

Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin

Bu gecelerden ki kalbe aşina

Havalarda büyük misafirlikler dolaşıyor.

Korkuyorum değerken karanlığın hayatına.

 

Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin;

Bu adamlar ki çalışmakta

Sabahın temiz şarkıları,

Yükselmiş bayraklar uzakta.

 

Korkuyorum anneciğim ellerin nerde

Okşa benim saçlarımı rüyaya bedel.

garip ninnilerle uyut beni,

Korkuyorum yaşamaktan ki, çok güzel.

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


4. Yalnızlığım

Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım,

Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir.

Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir,

Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım

 

Güneşim aydan sarı, yarınım dünden zorsa,

Sarsın artık ömrümü tunç kandillerin isi

Üşüyen ellerimden tutmalıydı birisi,

Eğer benim gözlerim onları görmüyorsa.

 

Bir camın arkasında açılıyor güllerim,

Havuzum pırıl pırıl... yıkar bakışlarımı.

İşler temiz ziyalar suya nakışlarımı;

Ruhumun dünyasından eser tahayyüllerim

 

Rüya rüzgarlarında bir yaprak yalnızlığım

Düşüncem bir neydir ki ürperir perde perde

Belki bu mısralarım esecek gönüllerde

Fakat herkese uzak kalacak, yalnızlığım.

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


5. Çakırın Destanından

- Vuzuh, el ve ayak halinde

onu rahatsız ediyordu.

 

Karar vermişim, öleceğim,

Büyük sular arasında, korkusuz.

Nur ile, uzak yazılar ile,

Bir muska gibi boynumda kalacak,

Bu husus.

 

Senelerce evvel, tohumların mavi zamanından evvel,

Karar vermişim, gece kuşlarının müsaadesinde,

Etrafıma boş ve büyük kadehler dizeceğim.

Ve seyredeceğim onları sultanlar gibi;

Kurumuş ölülerin içmek hevesinde.

 

Havadan hafif ve bazı kadınlardan daha eski,

Çırılçıplak doğduğumuza dair;

Cihan boyunca, şehirlerle, dağlarla devam eden,

Vaktin nebatlarla sallanan güzelliği,

Bir yadigarlik ki bilinir.

 

Aklın zina olduğu yerde,

Taşlar, odunlar gibi yavaş.

Tarihin beyaz ve aydınlık havasından,

Karar vermişim, öleceğim,

Büyük hayvan iskeletleriyle sırdaş.

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


6. Çanakkale’de Ölüm

Sen ölüm,

Evlerde pissin ama,

Dağlarda iğrençsin.

 

Sen ölüm,

Birinin adı silinir de,

Adın geçer ancak.

 

Sen ölüm,

Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da

Tutarsın, görürsün oralarda ancak.

 

Sen ölüm,

Ülkelerde kötüsün ya

Ülkelerarasıi daha çirkinsin.

 

Sen ölüm,

Sayrılıklardan sonra gelirsin peki,

Şu dev gibi, su dipdiri gençlerle işin nedir?

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


7. Af Akşamı

Af buyruğuyla açılmıştı hapishane kapısı

Taşıyordu koca burunlar tıraşlı enseler kara çeneler

Dizleri eğri omuzları çarpılmış sırtlar çıkık dökülüyordu

Vakitlere kapanmış büyük karanlıklardan

Taşıyordu vay dökülüyordu vay

Yırtık pis bitli çirkin

Sokağı dolduruyordu terli can uğultusu

 

Geçiriyordu avucunu şaşkınlıkla saçından saçından

9 yıl yatmış

 

Kolunda anası kucağında yavrusu

Doldurmustu kapının önünü kalabalık

Kimi ta dağ köylerinden koşmuş

Kimi ta denizlerden

Bir özlem sarmış bağrı ölümden yüce

Sevgiyle arıyorlar parçalarını

Heybelerinde ekmek destilerinde su

 

Bir türlü inanamıyordu sokaklara sokaklara

20 yıl yatmış

 

Gönüllere sığmaz olmuş kavuşmak duygusu

Öyle sarılır ki geçmişe

Erir göğsü göğsünde tutuklunun

Pişmanlık kavaklar tarlalar davarlar için

Pişmanlık gemilere düğünlere ırmaklara

Pişmanlık beşiklerden kağnılardan sessiz

Yerce gökçe değil insan dolusu

 

Çılgınca kucaklıyordu hepimizi hepimizi

5 buçuk yıl yatmış

 

Taşar içerde kalanların sorusu

Çubuk demirler arkasından maviliğe

Hem esenliğe ermiş hem yaşlı yelcek

Bir yurt türküsü yeniler karanlığı

Zaman yeğnik değildir yeğniktir

Dön de gör ananı belleyecek

Boş koğuşlar kurmuş pusu

 

Sönük gözü aydınlıkla büyüyordu büyüyordu

8 yıl yatmış

 

Çıkınlarda gecenin binlerce gecenin uyunmamış uykusu

Bir yorgunluk çökünce yürünmüş yeryüzünden

Kalabalıkta dağılır birer ikişer özgür

Doğuya batıya kuzeye güneye özgür

Yüreklerinde bir çığ

Yaşamak sevinci vay

Yaşamak korkusu

 

İnmeli yani sıçrıyordu havaya havaya

17 yıl yatmış

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


8. Zaman Parıltısı

Karanlıklarda, gündüzlerin arkasındayım,

Bitmiş ikinci dünya savaşı, uğursuz ve kahraman,

Uzakta esir uluslar türkü söyler,

Türklügümün farkındayim.

 

Bir soluk gelmekte karşı gezegenlerden,

Vakt içinden inmektedir gölgeler.

Toprak üzerinde, atmosferler üzerinde

Soğuyan gecemin farkındayim.

 

Biçimler, evlere, eşyalara rahatça sığmış,

Var olmuş var olmayan.

Biçimler sonsuzluğa yaklaşmış,

Aklımın farkındayim.

 

Ne ağaçlar uzanmış mevsimlerimce

Ne yıldızlar gerçek, aydınlığım kadar.

Aşkla kımıldayan küçücük ışıklar uçusur içimde yön yön,

Yaşadığımın farkındayım.

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


9. Hasret

Sevgimi unutmak için seyrederim bir tabloyu, bir mermeri,

Ki ne kadar dalsa ruhum yeniden döner geriye:

Okurum düşüne düşüne okuduğun şiirleri,

Senin düşüncen geçerken üzerlerinde bir sıcaklık kalmıştır

diye

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


10. Kızılırmak Kıyıları

Kardaş, senin dediklerin yok,

Halay çekilen toprak bu toprak değil.

Çık hele Anadoluya,

Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,

O kadar uzak değil.

 

Çamı bitmiş, kavağı azalmış,

Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil.

Yedi ay kıştan sonra,

Yeşeren senin yaşamındır,

Yaprak değil.

 

Yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir,

Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.

Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,

Mevsimler soğumus, sular azalmış,

Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil.

 

Parça parça yarılmış öküz ardında,

Parmağı üç pare, tırnağı ak değil.

Utanır elin ayağın,

Korkarsın yakından görsen,

Eli el değil, ayağı ayak değil.

 

Gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar,

Ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil.

Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,

Uyandırmazsan,

Uyanacak değil.

 

Dertle, sefaletle yüklü,

Siyah leşlerle kararmış, berrak değil.

Çağlayan ne,

Akan kim,

Kızılırmak değil.

 

Kardaş, görmüyorum ama hala duyabiliyorum,

Geçmiş zamanlar gelecek zamanlardan parlak değil.

Vakte şahadet edercesine yükselmiş,

Akşam parıltısından, bütün zaferler üzerine,

Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


11. Bu Eller Miydi?

Bu eller miydi masallar arasından

Rüyalara uzattığım bu eller miydi.

Arzu dolu, yaşamak dolu,

Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.

 

Bilyaların aydınlık dünyacıkları

Bu eller miydi hayatı o dünyaların.

Altın bir oyun gibi eserdi

Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.

 

Topraktan evler yapan bu eller miydi

Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.

El işi vazifelerin önünde

Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.

 

Kaybolmus o çizgilerden

Falcının saadet dedikleri.

O köylü çakısının kestiği yer

Söğüt dallarından düdük yaparken...

 

Bu eller miydi kesen mavi serçeyi

Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.

Yorganın altına saklanarak

Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

 

Ayrılmış sevgili oyuncaklardan

Kırmış küçücük şişelerini.

Ve her şeyden ve her şeyden sonra

Bu eller miydi Allaha açılan!

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


12. Allaha ve Bize Dair

Allah ne kadar büyüktür,

Ekinlere güneş verir çocuğum.

Beni mavi sabahlara devreder,

Mavi güller gibi uykum.

 

Allah ne kadar büyüktür,

Kuşlar gönderir dallarımıza.

Karanlıklar kalbe dolduğu vakit,

Nasibi terk ederiz bir yıldıza.

 

Allah ne kadar büyüktür,

Yol verir gemimize denizler üstünden.

Garip sonsuzluklar duyarız

Sular akarken, bulutlar yürürken.

 

Ve Allah ne kadar büyüktür çocuğum,

Şükrolsun ruhumuz şimdi.

Nihayetsiz asırları içinde

Bizi tesadüf ettirdi.

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


13. Ölü

Hangi mahallede imam yok,

Ben orada öleceğim.

Kimse görmesin ne kadar güzel,

Ayaklarım, saçlarım ve her şeyim.

 

Ölüler namına, azade ve temiz,

Meçhul denizlerde balık;

Müslüman değil miyim, haşa,

Fakat istemiyorum, kalabalık.

Beyaz kefenler giydirmesinler,

Sızlamasın karanlığım havada.

Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım,

Ki bütün azalarım hülyada.

 

Hiçbir dua yerine getiremez,

Benim kainatlardan uzaklığımı.

Yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar,

Çılgınca seviyorum sıcaklığımı...

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


14. Söyle Sevda İçinde Türkümüzü

Söyle sevda içinde türkümüzü,

Aç bembeyaz bir yelken

Neden herkes güzel olmaz,

Yaşamak bu kadar güzelken?

 

İnsan, dallarla, bulutlarla bir,

Ayrı maviliklerden geçmiştir

İnsan nasıl ölebilir,

Yaşamak bu kadar güzelken?

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri


15. Deniz Feneri

Uzanmış koca burun açık denize doğru,

Lacivert ve gri gecenin değerinde.

Karanlıkla başlar bir dünya sevgisi,

Deniz feneri parlar,

Talihe aldırmadan kayalar üzerinde.

 

Bulutlar birleşir alaca düzlüklerde,

Çöker uzak limanlardan bir sis.

Bir sıkıntı başlar karanlığında kaderin,

Bildirir, yanınca yanınca,

Ömrün neresindesiniz, aşkın neresindesiniz?

 

Yüreğin mi daralıyor, yıldız ışığında,

Bırak anılar gitsin biraz daha geri.

Ruhu götürmeden vakit yürüyebilir,

Düşün nasıl durmuş sabırla yüzlerce yıl,

Hep bu benekte bu deniz feneri.

 

Bak deniz savaşlarına, yaşlı korsanlara,

Uçan dalgalara, uyuyan rüzgara bakmış,

Bir tek göz kadar kara ve mavi,

Enginle boş,

Kısmetsiz balıkçılara bakmış.

 

Saçlarında tuz kokan, ölü kokan bir serinlik,

Yüzünde bir fırtına tadı.

Durursun yorgun, umutsuz,

Birden bir daha yanıp söner, sevinçle titrersin,

Bir şey, belki de yaşaman uzadı.

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Ümit Yaşar Oğuzcan ŞiirleriMelih Cevdet Anday Şiirleri
Turgut Uyar ŞiirleriSabahattin Ali Şiirleri
Aşık Veysel ŞiirleriKüçük İskender Şiirleri
Orhan Veli Kanık ŞiirleriÖzdemir Asaf Şiirleri
Edip Cansever ŞiirleriCahit Zarifoğlu Şiirleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum