Dünya Hayatı İle Ahiret Hayatı Arasında İlişki

Dünya hayatı, inanan insanlar açısından ahiret hayatı ile ilişkisiz değildir. Dünya hayatı ile ahiret hayatı arasındaki ilişki, bir tarlanın ekilip biçilmesi gibidir. Yani dünyada ekilenler, ahirette biçilir.
Dünya Hayatı İle Ahiret Hayatı Arasında İlişki

Allah (c.c), insanları kendisine kulluk etmeleri için yaratarak dünyaya göndermiştir. Dünya, insanın bir tarlası hükmündedir. Tarlaya buğday ekerseniz buğday alırsınız, arpa ekerseniz arpa alırsınız. Dünyada yaşayan insanlar da dünyada neyi ekerlerse ahirette onu biçerler. Nitekim Kur’an’ı Kerim, bu konuda şöyle buyurmaktadır; “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.” (Zilzal 7-8)

Hayır nedir?

“Hayır” kelime anlamı olarak “insanlardan herhangi bir karşılık beklemeksizin, yapılan tüm işlerin Allah (c.c) rızasını kazanmaktır.” Bu durumda dünyada insanın yapacakları hayır ve hasenatlar gösterişsiz, şekilsiz ve birilerinin beğenisini toplamak amacıyla olmadığı sürece ahiret yurdunda Allah (c.c) bunu karşılığını verecektir. Dünyada yapılan “zerre kadar iyilikler” bile mutlaka karşılığını bulur. Öyle ki yolda yürürken yoldaki bir taşı kaldırmak, birine sadece Allah rızası için tebessüm etmek bile “hayır” olarak kabul edildiği için bunun da mutlaka karşılığı alınacaktır.

Şer nedir?

Şer, insanlara ve kişinin kendisine zarar verecek, kişinin dünyasını ve ahiretini olumsuz etkileyecek her türlü amel ve davranışa “şer” denir. Allah (c.c) bir sonraki ayetinde, “kim zerre kadar şer işlerse onunun da karşılığını görür” şeklinde buyurmaktadır. Dünya hayatı ile ahiret hayatı arasındaki ilişki, bu durumda da kendini göstermektedir. Yani dünyada yapılacak en küçük kötülükten en büyük kötülüğe kadar her şeyin bir karşılığı vardır.

İslam inancında, iman eden veya etmeyen herkes yaptıklarının bedelini ahirette öder. Yani bu durumda İslam dinine tabii olmayan kişiler de aynı durumdan sorumludurlar ve onlar da kıyamette yaptıklarının bedelini ödeyeceklerdir.

Cennet hayatı güzelliklerle doludur

Dünyaya kulluk vazifesini yerine getirmek amacıyla gönderilen insan, Allah’ın (c.c) emirlerini ve yasaklarını harfiyen elinden geldiğince yerine getirmekle mükelleftir. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmek gibi İslam’ın temel şartlarının yanında bir de amel defterine hayır veya şer olarak yazılacak her şeyin karşılığını ahrette Allah’tan (c.c) alacaktır. İyilik ve takva üzerine bir hayat sürdüren Müslümanlar, kıyamet günü hesap verdikten sonra cennete girerler ve Cennet, dünyadaki tüm nimetlerden daha fazlasına sahip bir yerdir. Ayetlerde cennet tabir edilirken “altından ırmaklar akan…” şeklinde tabir edilir ve bu ırmaklar, dünyada gördüğümüz hiçbir ırmak ile aynı değildir. Güzelliği milyonlarca kat daha güzeldir ve orada insanlar ebedi kalırlar, ölüm yoktur, uyku yoktur.

Cehennem azabın yeridir

Cehennem ise dünyada kötülük yapan, Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmeyen insanların varacakları yerdir ve burası da dünyada çekilebilecek en ağır ceza veya musibetten çok daha ağır cezaların verildiği yerdir. Kulluk görevlerini yerine getirmeyen, Allah’ın istediği şekilde yaşamayan insanlar, ahrette Allah’a hesap veremezler ve bunların varacakları yer de cehennemdir. Cehennem; kızgın ateşlerin olduğu, su yerine irinin içirildiği, ölümün olmadığı ve ebediyen ceza çekilen yerdir. Bu yüzden Müslümanlar olarak Allah’ın emirlerine ve yasaklarına herhangi bir şey eklemeden harfiyen yerine getirmek zorundayız.

Dünya hayatı ile ahiret hayatı arasındaki ilişki, dünyada yaptığımız iyiliklerin karşılığı olarak cenneti, yaptığımız kötülüklere karşılık olarak da cehennemi göreceğimiz üzerinedir. Yani başında da dediğimiz gibi dünya ahiretin tarlasıdır. İnsan dünyada iken ne yaparsa, ahirette de bunun karşılığını görür. Peygamber efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadırlar;

"Sizin en hayırlınız¸ âhireti için dünyasını¸ dünyası için âhiretini terk etmeyip¸ her ikisini birlikte yürüteninizdir. Zira dünya âhirete ulaştırıcı bir vasıtadır. Sakın insanlara yük olmayınız.” (Câmii's-Sağir)

Bu hadis-i şeriften anlaşılması gereken; Bir insan dünyada iken hem dünyası hem de ahreti için çalışmakla mükelleftir. Dünya işlerini yaparken de Allah’ın rızasını gözeterek yapmak zorundadır. Ticaret yaparken, sosyal hayatın içinde bulunurken, eğitim alırken vs. her zaman Allah’ın rızasını gözetmek durumundadır. Çünkü ahret hayatını ilgilendiren tek şey ibadetler değildir. İnsanın yaptığı her hareket, içinde bulunduğu her davranış ve tavrı ahiret yurdunda kendine iyilik veya kötülük olarak muhakkak geri döner.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.